TARIM DA ÜRETİMİ ARTIRMAMIZ GEREKLİ

GÜNDEM 18.10.2021 - 16:27, Güncelleme: 17.02.2023 - 08:17 2164+ kez okundu.
 

TARIM DA ÜRETİMİ ARTIRMAMIZ GEREKLİ

Her geçen yıl artan dünya nüfusu karşısında, gıda ihtiyacını karşılamak için 2050 yılına kadar mevcut gıda üretiminin yarı yarıya artırılması gerekli.
Burdur Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Veteriner Hekim Ömer Faruk Gündüzalp, yaptığı açıklamada; Ülkemizde enflasyona bağlı ekonomik sorunlar, özelleştirme uygulamaları, artan mülteci sayısı, elbette siyesetin ve ülkenin geleceğini ilgilendiren konular. Ancak, Türkiye’nin görmezden gelemeyeceği, yok farz edeceği, bugün önlem almazsa, bugün çözemezse yarın geç kalacağı başka meseleleri var… bunlardan bir tanesi de tarım. Tarım vazgeçilmezimizdir. Üretmek ve daha çok üretmek zorundayız. Her geçen yıl artan dünya nüfusu karşısında, gıda ihtiyacını karşılamak için 2050 yılına kadar mevcut gıda üretiminin yarı yarıya artırılması gerekli. Bu nedenle gıda üretiminin önemi, her geçen gün daha da artıyor. Üretimde farklı tekniklerin yanı sıra hayvancılık faaliyetleri ile ortaya çıkan metan gazı salımının azaltılması için laboratuvarlarda yapay et üretimi denemelerdi bile gerçekleştiriliyor. Mevcut kaynaklarla ve her geçen gün daha da zorlaşan üretim koşulları ile 30 yıl sonra yani 2050 yılına kadar artan gıda ihtiyacını karşılamak mümkün olacak mı? Geçtiğimiz aylarda, küresel ısınmadan kaynaklı içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede yangın, sel, kuraklık gibi doğa olaylarına şahit olduk. Ülkemizde, bu olaylardan etkilenmeyen çiftçi sayısı, neredeyse yok denilecek kadar az. Gelecek yıllarda küresel ısınmanın etkileri artarak devam edeceği şüphesiz. Küresel ısınmanın yanı sıra üretim planlamasının olmayışı, yüksek girdi maliyetleri (mazot, gübre, elektrik, ilaç, tohum) kuraklık ve giderek yaşlanan kırsal nüfus, tarımsal üretimin önündeki en büyük etken. Bütün bu olumsuzluklara baktığımızda, Tarım ve Orman Bakanlığının hiç vakit kaybetmeden özellikle iklim değişikliği ve kuraklık konusunu içine alan bir tarım politikasını hayata geçirmesi gerekiyor. Bu iki önemli faktörün dahil edilmediği hiçbir tarımsal üretim planlaması, kesinlikle başarılı olamaz. Son 1 yılda Gübre fiyatlarında 250’nin, yem fiyatlarında 60’ın, mazotta 25’ün, tohumda 30’un üzerinde bir artış var. TÜİK verilerine göre, Türkiye 2020 yılında 171.2 milyon dolarlık tohum ihracatı yaparken, 213 milyon dolar da tohum ithalatı yaptı. İhracat ve ithalat arasındaki açık 42 milyon dolar. Üretimi değil, ithalatı destekleyen tarım politikaları sonucunda, yüksek gıda enflasyonu ile karşı karşıya kalan Türkiye, adeta varlık içinde yokluk yaşamaya başladı. Az öncede belirttiği gibi küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık, yaşamımızı ciddi tehdit etmeye devam edecek. O nedenle yer altı ve yer üstü sularımızı bilinçli bir şekilde kullanmaya özen göstermeliyiz. Malumunuz, ilimiz tarım şehri. Nüfusun büyük bir kısmı hayvancılıkla uğraşıyor. Hayvanlara yedirdiğimiz fabrika yeminin içerisindeki maddelerin yüzde 60’ı ithal ediliyor ve dolar kuruna bağlı olarak fiyatlar her geçen gün zamlanıyor. Çiftçimiz, hiç vakit kaybetmeden, kuraklığa da dikkate alarak, susuz yetişen ve bakanlık tarafından desteklenen kaliteli kaba yem bitkilerine ağırlık vermeli. Bunların başında Lenox, sorgum, fiğ ve korunga eliyor. Özellikle Lenox bitkisi, suya ihtiyaç duymadan nemli toprakta yetişebiliyor. Kaba yem bitkilerine ağırlık verildiğinde, fabrika yemini de bir o kadar azaltmış oluruz. İçinde bulunduğumuz dönemde, alternatif üretim tekniklerini kullanamazsak, girdi maliyetlerini de karşılayamayız. Çiftçimizin tek geçim kaynağı üretim. Çünkü, geçimini sağlamak için üretimini sürdürmek ister. Ürettiği ürün ile maliyetini karşılayamayan çiftçi, zarar eder ve üretimden vazgeçer diyor, programının düzenlenmesinde başta Belediye Başkanımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.  
Her geçen yıl artan dünya nüfusu karşısında, gıda ihtiyacını karşılamak için 2050 yılına kadar mevcut gıda üretiminin yarı yarıya artırılması gerekli.

Burdur Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Veteriner Hekim Ömer Faruk Gündüzalp, yaptığı açıklamada; Ülkemizde enflasyona bağlı ekonomik sorunlar, özelleştirme uygulamaları, artan mülteci sayısı, elbette siyesetin ve ülkenin geleceğini ilgilendiren konular. Ancak, Türkiye’nin görmezden gelemeyeceği, yok farz edeceği, bugün önlem almazsa, bugün çözemezse yarın geç kalacağı başka meseleleri var… bunlardan bir tanesi de tarım. Tarım vazgeçilmezimizdir. Üretmek ve daha çok üretmek zorundayız.

Her geçen yıl artan dünya nüfusu karşısında, gıda ihtiyacını karşılamak için 2050 yılına kadar mevcut gıda üretiminin yarı yarıya artırılması gerekli. Bu nedenle gıda üretiminin önemi, her geçen gün daha da artıyor. Üretimde farklı tekniklerin yanı sıra hayvancılık faaliyetleri ile ortaya çıkan metan gazı salımının azaltılması için laboratuvarlarda yapay et üretimi denemelerdi bile gerçekleştiriliyor.

Mevcut kaynaklarla ve her geçen gün daha da zorlaşan üretim koşulları ile 30 yıl sonra yani 2050 yılına kadar artan gıda ihtiyacını karşılamak mümkün olacak mı? Geçtiğimiz aylarda, küresel ısınmadan kaynaklı içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede yangın, sel, kuraklık gibi doğa olaylarına şahit olduk. Ülkemizde, bu olaylardan etkilenmeyen çiftçi sayısı, neredeyse yok denilecek kadar az. Gelecek yıllarda küresel ısınmanın etkileri artarak devam edeceği şüphesiz. Küresel ısınmanın yanı sıra üretim planlamasının olmayışı, yüksek girdi maliyetleri (mazot, gübre, elektrik, ilaç, tohum) kuraklık ve giderek yaşlanan kırsal nüfus, tarımsal üretimin önündeki en büyük etken.

Bütün bu olumsuzluklara baktığımızda, Tarım ve Orman Bakanlığının hiç vakit kaybetmeden özellikle iklim değişikliği ve kuraklık konusunu içine alan bir tarım politikasını hayata geçirmesi gerekiyor. Bu iki önemli faktörün dahil edilmediği hiçbir tarımsal üretim planlaması, kesinlikle başarılı olamaz. Son 1 yılda Gübre fiyatlarında 250’nin, yem fiyatlarında 60’ın, mazotta 25’ün, tohumda 30’un üzerinde bir artış var.

TÜİK verilerine göre, Türkiye 2020 yılında 171.2 milyon dolarlık tohum ihracatı yaparken, 213 milyon dolar da tohum ithalatı yaptı. İhracat ve ithalat arasındaki açık 42 milyon dolar. Üretimi değil, ithalatı destekleyen tarım politikaları sonucunda, yüksek gıda enflasyonu ile karşı karşıya kalan Türkiye, adeta varlık içinde yokluk yaşamaya başladı. Az öncede belirttiği gibi küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık, yaşamımızı ciddi tehdit etmeye devam edecek.

O nedenle yer altı ve yer üstü sularımızı bilinçli bir şekilde kullanmaya özen göstermeliyiz. Malumunuz, ilimiz tarım şehri. Nüfusun büyük bir kısmı hayvancılıkla uğraşıyor. Hayvanlara yedirdiğimiz fabrika yeminin içerisindeki maddelerin yüzde 60’ı ithal ediliyor ve dolar kuruna bağlı olarak fiyatlar her geçen gün zamlanıyor. Çiftçimiz, hiç vakit kaybetmeden, kuraklığa da dikkate alarak, susuz yetişen ve bakanlık tarafından desteklenen kaliteli kaba yem bitkilerine ağırlık vermeli.

Bunların başında Lenox, sorgum, fiğ ve korunga eliyor. Özellikle Lenox bitkisi, suya ihtiyaç duymadan nemli toprakta yetişebiliyor. Kaba yem bitkilerine ağırlık verildiğinde, fabrika yemini de bir o kadar azaltmış oluruz. İçinde bulunduğumuz dönemde, alternatif üretim tekniklerini kullanamazsak, girdi maliyetlerini de karşılayamayız. Çiftçimizin tek geçim kaynağı üretim. Çünkü, geçimini sağlamak için üretimini sürdürmek ister. Ürettiği ürün ile maliyetini karşılayamayan çiftçi, zarar eder ve üretimden vazgeçer diyor, programının düzenlenmesinde başta Belediye Başkanımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.