TÜRK MUTFAĞI HAFTASI, TARHANA ÇORBASI İLE BAŞLADI

KÜLTÜR 23.05.2022 - 16:50, Güncelleme: 17.02.2023 - 08:17 3606+ kez okundu.
 

TÜRK MUTFAĞI HAFTASI, TARHANA ÇORBASI İLE BAŞLADI

, Cumhurbaşkanlığı ve Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile hazırlanan “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı kitabından hareketle bu yıl ilk defa kutlanacak olan Türk Mutfağı Haftası açılış etkinliği yapıldı .
Öğretmenevi bahçesinde düzenlenen etkinliğin açılışı Burdur Ticaret İl Müdürlüğü tarafından organize edilen ve hafta boyunca yöresel lezzetlerin tanıtım ve satışını yapacak olan kadın kooperatiflerimizin hazırladıkları ürün stantlarını gezdi. Türk Mutfağı Haftası etkinliğinin açılışında Vali Ali Arslantaş ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdullah Kılıç tarafından konuşma yapıldı. Programın sonunda Burdur Lokantacılar ve Pastacılar Odası Başkanlığı tarafından hazırlanan yöremizin Tarhana Çorbası ikram edildi. Bugün Tarhana Çorbası ile başlayan Türk Mutfağı Haftası etkinlikleri kapsamında, hafta boyunca Öğretmenevi Bahçesinde yöremize ait Pişi, Aşure ve Peynirli Pide ikramı yapılacaktır. Burdur valisi Ali Arslantaş yaptığı konuşmada, “ Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülük ettiği projeleri Türkiye Cumhurbaşkanlığımızın himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığımızca 21-27 Mayıs tarihleri arası Türk Mutfağı Haftası olarak ilan edilmiş ve hayata geçirilmiştir. Türk Mutfağı Haftası ile Türk mutfağının zenginliğinin, ulusal ve uluslararası alanda tanıtılması amaçlanmaktadır. Anadolu’nun binlerce yıl öncesine uzanan köklü tarihinden beslenen Türk yemekleri, sağlıklı, yaratıcı ve sürdürülebilir yapısıyla ön plana çıkmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı saraylarında, sayısız medeniyetle etkileşim kurarak şekillenen Türk lezzetleri, engin bir kültürel birikimi günümüze taşıyor. Ürünlerin her bir parçası kullanılarak, boşa harcanmadan hazırlanan yemeklerle süslenen masalar, ekolojik açıdan da sürdürülebilir olan bir lezzet geleneğini gözler önüne seriyor. Birçok beslenme için sınırsız seçenekler sunan Türk mutfağı, aynı zamanda tüm yeme içme trendlerine cevap verecek potansiyele sahip bir dünya mutfağı konumundadır. Türk yemekleri, verimli topraklarda yetişen kaliteli tohumlardan elde edilen yerel malzemelerle ve zengin bir doğanın ürünü olan çok çeşitli sebze ve meyvelerle hazırlanmaktadır. Bu zengin mutfak, her biri asırları aşan bilgi birikiminin yansıması olan dillere destan tatlarını sunarken de geleneklerin ve bu alandaki kültürün de gelecek kuşaklara aktarımını sağlıyor. Bu kapsamda, 21-27 Mayıs tarihleri arasında, tüm dünyadaki Türkiye Büyükelçiliklerinde ve ülkemizde kutlanacak olan Türk Mutfağı Haftası ile bu kadim mutfağın hikayesi, tüm derinliği ile tanıtılması hedeflenmektedir. Yüce yaratıcı insanoğlunun prospektüsü olarak gönderdiği Kuran-ı kerim Abese suresi 24. Ayette “İnsan yediğine düşünerek bir baksın.” buyurmuştur. Töremiz ve geleneğimiz bize insanın yediğine benzeyeceğini salık vermektedir. Bizler at sırtında gaza peşinde koşarken, attan inmeden beslenme ihtiyacını gidermek için sağrı ile eğer arasına kurutulmuş et koyan dedelerin torunlarıyız. Aslen Türk olmalarına rağmen Manihaizm’i seçen ve bu sebeple et yemeyen Uygurların savaşçılık özelliklerini yitirdiklerini de tarih kitapları yazmaktadır. Yerleşik hayata geçmemiz ve kılıç marifetiyle aldığımız toprakların kültür çeşnisiyle harmanlanmamız bize başka hiçbir millete nasip olmayan bir yemek mozağine sahip olma fırsatı vermiştir.  Bizim medeniyetimiz yaprak sarmasıyla büryan kebabını aynı potada eritmeyi başarmış bir medeniyettir. Her ne kadar yemek için yaşamayıp yaşamak için yemeyi şiar edinsek de salt karın doyurmak için yemek yemeyi abesle iştigal görürüz. Yazıya dökülmemekle birlikte damak tadı olarak ifade ettiğimiz mefhumun hepimizin hayatına sirayet etmiş bir yanı vardır. Bekarlarımıza “Düğünün ne zaman” diye sorulmaz mesela. “Keşkeğini ne zaman yiyeceğiz” denir. Hoşlanılmayan biri için “Tez elden helvasını yemek nasip olsun” temennisinde bulunulur. Hasta denilince aklımıza tavuk çorbası bayram denilince baklava gelir hatırımıza. Dede Korkut’un Boğaç Han hikayesinde ak çadır, kızıl çadır ve kara çadıra buyur edilenlere ikram edilenlerde bu vecihledir. Çorbası Ezo Gelin’in hatırasını yaşatmaya devam etmektedir. Yemeğin tadından ziyade sofranın genişliği ve nimeti paylaşmak esastır bizler için. Şifayı leziz yemeklerimizden umduğumuz gibi sosyalleşmenin ve hemhal olmanın yolunu da sofralarda ararız. Hem bedeni hem de ruhi dürtülerimizin tatminin en keyifli yolu sofralarımızdır. Bizler sofralarımız etrafında kenetlenir, birlik oluruz. Bu sebeple global sermayenin yiyecek içecek noktasındaki diktesi diğer milletlere kıyasla bizim üzerimizde çok tesirli olmamıştır. Yemek yerken bile belli bir ahlakı gözeten, Mehmet Ali Bulut’un ifadesiyle “Can Boğazdan Çıkar” anlayışını benimseyen Türk Milleti her alanda olduğu gibi beslenmede de orta yolu ve itidali seçmiş ve bunu en mükemmel hale getirmeyi başarmıştır. Bizlere düşen bu geleneği gelecek nesillere ulaştırmaktır.  Türk Mutfağı hem ekolojik hem de kültürel bağlamda sürdürülebilir bir mutfaktır. Mutfakta sebze, meyve ya da et, yiyeceklerin her parçası kullanılır, boşa harcanmaz. İsraf etmemek amacıyla mutfakta her malzeme değerlendirilir. Örneğin kuru ekmek ve yufkayla tirit gibi türlü yemekler hazırlanır. Türk kültüründe yemekler bayram, düğün, sünnet gibi ritüellerle, ritüeller de yemeklerle kuşaktan kuşağa sofranın etrafında aktarılır. Bu bağlamda mutfak kültürü sürdürülebilirdir. Sofra ailenin bir araya geldiği en önemli mekândır. Doğumdan ölüme insanın hayatında önemli olan her geçiş dönemine bir yiyecek veya içecek eşlik eder. Klasik bir Türk sofrasında özellikle akşam yemeklerinde mutlaka bir çorba bulunur. Zeytinyağlı sebze veya zeytinyağlı dolma ve sarma çeşitleri, salata, turşu veya cacık gibi ferahlatıcı lezzetler masada önceden yer alır. Öğünlerde esas yemeği etli veya etsiz sebze veya bakliyat ağırlıklı bir tencere yemeği, dolmalar veya köfte, yahni, kebap gibi kırmızı et veya tavuk yemekleri oluşturur. Ana yemeğe çoğunlukla pirinç ya da bulgur pilavı eşlik eder. Bir Türk sofrası ekmeksiz düşünülemez. Ekmeğin yemek anlamına geldiği kültürümüzde mayalı ve mayasız türlü türlü ekmek çeşitleri vardır. Türk sofrasında kimi yemekler tek başına zengin bir öğünü oluşturur; mantı, su böreği, çiğ köfte gibi. Sofrada yemeğin sonunda meyve veya tatlı sunulması bir âdettir. Özel günlerde, bayramlarda ya da misafir ağırlamalarda yemek çeşitleri çok daha itinalı, çeşitli ve özenli hazırlanır. Geleneksel mutfağımız evlerde annelerimiz ve ninelerimizin, lokantalarda usta aşçılarımızın elinden kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmaktadır. Hızla değişen dünyada Türk Mutfağı’nda gün geçtikçe kaybolan lezzetlere sahip çıkarak yaşatmak, kayıt altına almak, bilgiyi aktarmak ve dönüştürmek Türkiye’nin somut olmayan kültürel mirasının önemli bir parçası olan mutfak kültürümüzün sürdürülebilirliği için çok kıymetlidir. Türk Mutfağı Haftası boyunca, Burdur ilimize özgü yemek ve yiyecekler hazırlanarak ikram edilecek ve kadın girişimci kooperatiflerimiz tarafından da tanıtımları yapılacaktır. Haftanın kültürel mirasımızın yaşatılması, Türk Mutfağının güçlendirilmesi için hayırlı olmasını diliyorum.  
, Cumhurbaşkanlığı ve Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile hazırlanan “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı kitabından hareketle bu yıl ilk defa kutlanacak olan Türk Mutfağı Haftası açılış etkinliği yapıldı .

Öğretmenevi bahçesinde düzenlenen etkinliğin açılışı Burdur Ticaret İl Müdürlüğü tarafından organize edilen ve hafta boyunca yöresel lezzetlerin tanıtım ve satışını yapacak olan kadın kooperatiflerimizin hazırladıkları ürün stantlarını gezdi.

Türk Mutfağı Haftası etkinliğinin açılışında Vali Ali Arslantaş ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdullah Kılıç tarafından konuşma yapıldı. Programın sonunda Burdur Lokantacılar ve Pastacılar Odası Başkanlığı tarafından hazırlanan yöremizin Tarhana Çorbası ikram edildi. Bugün Tarhana Çorbası ile başlayan Türk Mutfağı Haftası etkinlikleri kapsamında, hafta boyunca Öğretmenevi Bahçesinde yöremize ait Pişi, Aşure ve Peynirli Pide ikramı yapılacaktır.

Burdur valisi Ali Arslantaş yaptığı konuşmada, “ Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülük ettiği projeleri Türkiye Cumhurbaşkanlığımızın himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığımızca 21-27 Mayıs tarihleri arası Türk Mutfağı Haftası olarak ilan edilmiş ve hayata geçirilmiştir. Türk Mutfağı Haftası ile Türk mutfağının zenginliğinin, ulusal ve uluslararası alanda tanıtılması amaçlanmaktadır.
Anadolu’nun binlerce yıl öncesine uzanan köklü tarihinden beslenen Türk yemekleri, sağlıklı, yaratıcı ve sürdürülebilir yapısıyla ön plana çıkmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı saraylarında, sayısız medeniyetle etkileşim kurarak şekillenen Türk lezzetleri, engin bir kültürel birikimi günümüze taşıyor. Ürünlerin her bir parçası kullanılarak, boşa harcanmadan hazırlanan yemeklerle süslenen masalar, ekolojik açıdan da sürdürülebilir olan bir lezzet geleneğini gözler önüne seriyor. Birçok beslenme için sınırsız seçenekler sunan Türk mutfağı, aynı zamanda tüm yeme içme trendlerine cevap verecek potansiyele sahip bir dünya mutfağı konumundadır.
Türk yemekleri, verimli topraklarda yetişen kaliteli tohumlardan elde edilen yerel malzemelerle ve zengin bir doğanın ürünü olan çok çeşitli sebze ve meyvelerle hazırlanmaktadır.
Bu zengin mutfak, her biri asırları aşan bilgi birikiminin yansıması olan dillere destan tatlarını sunarken de geleneklerin ve bu alandaki kültürün de gelecek kuşaklara aktarımını sağlıyor. Bu kapsamda, 21-27 Mayıs tarihleri arasında, tüm dünyadaki Türkiye Büyükelçiliklerinde ve ülkemizde kutlanacak olan Türk Mutfağı Haftası ile bu kadim mutfağın hikayesi, tüm derinliği ile tanıtılması hedeflenmektedir.
Yüce yaratıcı insanoğlunun prospektüsü olarak gönderdiği Kuran-ı kerim Abese suresi 24. Ayette “İnsan yediğine düşünerek bir baksın.” buyurmuştur. Töremiz ve geleneğimiz bize insanın yediğine benzeyeceğini salık vermektedir. Bizler at sırtında gaza peşinde koşarken, attan inmeden beslenme ihtiyacını gidermek için sağrı ile eğer arasına kurutulmuş et koyan dedelerin torunlarıyız. Aslen Türk olmalarına rağmen Manihaizm’i seçen ve bu sebeple et yemeyen Uygurların savaşçılık özelliklerini yitirdiklerini de tarih kitapları yazmaktadır.
Yerleşik hayata geçmemiz ve kılıç marifetiyle aldığımız toprakların kültür çeşnisiyle harmanlanmamız bize başka hiçbir millete nasip olmayan bir yemek mozağine sahip olma fırsatı vermiştir.  Bizim medeniyetimiz yaprak sarmasıyla büryan kebabını aynı potada eritmeyi başarmış bir medeniyettir.
Her ne kadar yemek için yaşamayıp yaşamak için yemeyi şiar edinsek de salt karın doyurmak için yemek yemeyi abesle iştigal görürüz. Yazıya dökülmemekle birlikte damak tadı olarak ifade ettiğimiz mefhumun hepimizin hayatına sirayet etmiş bir yanı vardır.
Bekarlarımıza “Düğünün ne zaman” diye sorulmaz mesela. “Keşkeğini ne zaman yiyeceğiz” denir. Hoşlanılmayan biri için “Tez elden helvasını yemek nasip olsun” temennisinde bulunulur. Hasta denilince aklımıza tavuk çorbası bayram denilince baklava gelir hatırımıza. Dede Korkut’un Boğaç Han hikayesinde ak çadır, kızıl çadır ve kara çadıra buyur edilenlere ikram edilenlerde bu vecihledir. Çorbası Ezo Gelin’in hatırasını yaşatmaya devam etmektedir.
Yemeğin tadından ziyade sofranın genişliği ve nimeti paylaşmak esastır bizler için. Şifayı leziz yemeklerimizden umduğumuz gibi sosyalleşmenin ve hemhal olmanın yolunu da sofralarda ararız. Hem bedeni hem de ruhi dürtülerimizin tatminin en keyifli yolu sofralarımızdır. Bizler sofralarımız etrafında kenetlenir, birlik oluruz.
Bu sebeple global sermayenin yiyecek içecek noktasındaki diktesi diğer milletlere kıyasla bizim üzerimizde çok tesirli olmamıştır. Yemek yerken bile belli bir ahlakı gözeten, Mehmet Ali Bulut’un ifadesiyle “Can Boğazdan Çıkar” anlayışını benimseyen Türk Milleti her alanda olduğu gibi beslenmede de orta yolu ve itidali seçmiş ve bunu en mükemmel hale getirmeyi başarmıştır. Bizlere düşen bu geleneği gelecek nesillere ulaştırmaktır.
 Türk Mutfağı hem ekolojik hem de kültürel bağlamda sürdürülebilir bir mutfaktır. Mutfakta sebze, meyve ya da et, yiyeceklerin her parçası kullanılır, boşa harcanmaz. İsraf etmemek amacıyla mutfakta her malzeme değerlendirilir. Örneğin kuru ekmek ve yufkayla tirit gibi türlü yemekler hazırlanır.

Türk kültüründe yemekler bayram, düğün, sünnet gibi ritüellerle, ritüeller de yemeklerle kuşaktan kuşağa sofranın etrafında aktarılır. Bu bağlamda mutfak kültürü sürdürülebilirdir. Sofra ailenin bir araya geldiği en önemli mekândır. Doğumdan ölüme insanın hayatında önemli olan her geçiş dönemine bir yiyecek veya içecek eşlik eder.
Klasik bir Türk sofrasında özellikle akşam yemeklerinde mutlaka bir çorba bulunur. Zeytinyağlı sebze veya zeytinyağlı dolma ve sarma çeşitleri, salata, turşu veya cacık gibi ferahlatıcı lezzetler masada önceden yer alır. Öğünlerde esas yemeği etli veya etsiz sebze veya bakliyat ağırlıklı bir tencere yemeği, dolmalar veya köfte, yahni, kebap gibi kırmızı et veya tavuk yemekleri oluşturur. Ana yemeğe çoğunlukla pirinç ya da bulgur pilavı eşlik eder. Bir Türk sofrası ekmeksiz düşünülemez. Ekmeğin yemek anlamına geldiği kültürümüzde mayalı ve mayasız türlü türlü ekmek çeşitleri vardır. Türk sofrasında kimi yemekler tek başına zengin bir öğünü oluşturur; mantı, su böreği, çiğ köfte gibi. Sofrada yemeğin sonunda meyve veya tatlı sunulması bir âdettir. Özel günlerde, bayramlarda ya da misafir ağırlamalarda yemek çeşitleri çok daha itinalı, çeşitli ve özenli hazırlanır.


Geleneksel mutfağımız evlerde annelerimiz ve ninelerimizin, lokantalarda usta aşçılarımızın elinden kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmaktadır.
Hızla değişen dünyada Türk Mutfağı’nda gün geçtikçe kaybolan lezzetlere sahip çıkarak yaşatmak, kayıt altına almak, bilgiyi aktarmak ve dönüştürmek Türkiye’nin somut olmayan kültürel mirasının önemli bir parçası olan mutfak kültürümüzün sürdürülebilirliği için çok kıymetlidir.
Türk Mutfağı Haftası boyunca, Burdur ilimize özgü yemek ve yiyecekler hazırlanarak ikram edilecek ve kadın girişimci kooperatiflerimiz tarafından da tanıtımları yapılacaktır. Haftanın kültürel mirasımızın yaşatılması, Türk Mutfağının güçlendirilmesi için hayırlı olmasını diliyorum.



 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.