ZAMANIN GÖLGESİNDE, YARINLARA FİLİZLENEN UMUT DOLU YÜREKLERLE: MEHMET UZAL SOSYAL BİLİMLER LİSESİ’NDE TÜBİTAK BİLİM ETKİNLİĞİ
BİR ŞAİRİN GEZİ YAZILARI (BURDUR )
ZAMANIN GÖLGESİNDE, YARINLARA FİLİZLENEN UMUT DOLU YÜREKLERLE: MEHMET UZAL SOSYAL BİLİMLER LİSESİ’NDE TÜBİTAK BİLİM ETKİNLİĞİ
Zamanın harman yerinde bir okul yükselir ki, geçmişin irfanıyla yoğrulmuş, geleceğin ışığıyla aydınlanmış bir duraktır orası. Adı: Mehmet Uzal Sosyal Bilimler Lisesi. Bu okul, sadece bilgiyle donatmaz zihinleri; kültürle, sanatla, felsefeyle ve insanlıkla da yoğurur genç yürekleri. Bilim ile şiirin, düşünce ile düşüncenin, mantık ile estetiğin kol kola yürüdüğü; kökü tarihte, gövdesi bugünde, dalları ise yarında olan ulu bir çınar gibidir.
TÜBİTAK Bilim Etkinliği vesilesiyle bir kez daha sergilendi bu köklü anlayış. Lisenin avlusu, bir bayram yeri gibiydi. Her standın başında birer ışık gibi parlayan gençler vardı. Her biri ayrı bir fikir, ayrı bir emek, ayrı bir hikâyeydi. Bilimsel projelerle, teknolojik buluşlarla, çevreci yaklaşımlarla, sosyal sorumluluk temalarıyla dolup taşan alan, sadece bir sergi değil; aynı zamanda aklın, vicdanın ve hayalin birleştiği kutsal bir alandı.
Ulu Çınarın Gölgesinde Yetişen Filizler
Okul müdürü Mücahit Kılıç, bu büyük emeğin ardındaki sarsılmaz iradeyi temsil ediyordu. Kendisine projeyi sorduğumda, gözlerini çocuklara çevirerek konuşmaya başladı. Her sözü, bir ulu çınarın dallarını selamlar gibiydi. Çünkü o dallar; öğrencileriydi. Her biri, o çınarın köklerinden beslenmiş, göğe doğru umutla büyüyen taze filizlerdi. Müdür beyin sözleri arasında teşekkür ve şükran vardı; çünkü o, takdiri çocukların emeğine, gayretine ve cesaretine bırakıyordu.
Şiirin Gönülden Taşan Ezgisi
Etkinlik sadece bilimsel bir şölen değildi; aynı zamanda bir kültür sahnesiydi. Şiir okundu, sazlar dile geldi, melodiler kalpleri okşadı. Hele ki… En çok da duygu kelamının gönül imbidiğinden süzülüp gelen beyaz sayfalara nakış nakış işlendiği o şiirdi… Orada dinlediğim şiir… Şairane bir susuş gibi yankılandı avluda. Şiire gönül vermiş gençleri gördükçe, gelecek nesillere bu kültürün geçtiğini görmek başka bir güzellikti. O an anladım ki, kültür sadece anlatılmaz; yaşanır, yaşatılır.
Yörük Ruhu Projelerde Yaşıyor
Bu ahenkli ortamda, Yörük kültürünün izleri de yankı buldu. Çocuklar, Yörüklerin konar-göçer yaşamından süzülen bilgelikle; çadırda, kilim desenlerinde saklı özlemle büyümüş gibiydiler. Kültürün bir miras değil, yaşayan bir ruh olduğunu bu kadar güzel anlatan başka bir etkinlik düşünülemezdi.
Yörüklerin azmi, doğayla kurduğu denge, üretime dayalı yaşam biçimi; bugünün bilimsel projelerinde bir esin kaynağı olmuş gibiydi. Bir grup öğrenci yenilenebilir enerji üzerine çalışırken, diğer bir grup topraktan alınan bereketi teknolojiyle buluşturuyordu. Tıpkı atalarının Toros eteklerinde doğayla barış içinde sürdürdüğü yaşam gibi, bugünün gençleri de hem doğayı korumayı hem de geleceği kurmayı kendilerine şiar edinmişti.
Bu etkinlik, sadece bir okul faaliyeti değildi; bu, bir kültürün dirilişi, bir medeniyetin sesi ve bir milletin yarınlara yazdığı mektuptu. O mektubun mürekkebi bilgi, kâğıdı sevda, kalemi ise azimdi. Ve her bir öğrenci, bu mektubun altına ismini yazacak kadar hazır, ismini tarih sayfalarına kazıyacak kadar kararlıydı.
Bir çınarın gölgesinde başlayan bu yolculuk, elbet güneşe varacaktır.
06.05.2025
HÜSEYİN YILDIZ (KALEMŞAH )
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI HALK ŞAİRİ