Mustafa ARSLAN
Köşe Yazarı
Mustafa ARSLAN
 

BU ÜLKE’NİN AYARLARINI KİM BOZUYOR.

12 Eylül Türk milletinin belleğinde önemli yer tutar. Siyasetçisinden, bürokratına hatta sokaktaki birçok vatandaşına kadar yorum yaparlar ve kimileri yerden yere vururken kimileri de benim gibi gerçekler de gezinir durur. Bu gün 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 38 yıl geçmiş halen bu ülkenin ayarlarını kim bozdu bunun cevabı verilmiş değil yada verilmek istenmiyor. Ülkemizde yönetimin tepesinde değişiklik olduğu zaman birileri Amerika’ya gidiyor ve bir takım açıklamalar yapılıyor. Sorulduğunda verilen cevap tıpkı Kenan Evren’in dediği gibi sıradan bir gezi olduğu söyleniyor.    Her devlet memuru gibi 11 Eylül’ü 12 Eylül tarihine devredildiği gece, Türkiye Elektrik Kurumu Isparta Trafo merkezinde görevimin başındaydım. Göreve geleli yaklaşık iki buçuk saat falan geçmişti. Dışarıda bir ses duydum. Oturduğum masadan başımı çevirdiğimde bir asker’in geçtiğini fark ettim yerimden bu askerin ne aradığını anlamak için kumanda binasının demir kapısını açtım. Hayrola arkadaş siz trafonun içinde ne arıyorsunuz diye sorduğumda üsteğmenim kapının açılmasını istiyor diye cevap verdi. Çevreyi askere sezdirmeden kontrol ettiğimde trafo merkezinin çevresindeki tellerde her bir metrede bir asker olmak üzere silahlarıyla çevirdiklerini gördüm. Askerin cevabına rağmen soğukkanlıydım. Trafo ana giriş kapısına geldiğimde; Bir üsteğmen, bir astsubay ellerinde bir sahra telsizi kapının açılmasını bekliyorlar   Askerlik hizmetini yaparken edindiğim tecrübelerden, askerlerin ihtilal sözcüğüne kızdığını biliyordum. Üsteğmen’e seslendim. Hayrola üsteğmenim askeri harekat mı? Diye cevap gecikmedi. Evet diye cevap verdi. Kapının kilidini açtım ve içeri buyur ettim. Yapacağım bir şey yoktu, nihayet onlarda emir komuta silsilesi içinde görevlerini yerine getiriyorlardı. İçeri girdiler, gayet samimi bir sesle cebinden çıkardıkları bir paket silahlı kuvvetler sigarasını masanın üzerine attıktan sonra tok bir sesle yakar mısınız diye bana seslendi. Bende kendisine sigara içmediğimi ve içmek için çay demleyeceğimi söyledim. Bu arada trafo merkezinin güvenliği için gönderilen üsteğmen, samimiyetle ağabey biz senin görevini bilmiyoruz. Sen daha önce nasıl görev yapıyorsan öyle devam et dedi. Samimiydiler bir müddet sonra Emniyet’ten yine Mustafa isimli bir polis memuru telefon etti. Ağabey nasılsın diye sordu sorun olmadığını söyledim. İlerleyen saatlerde Türkiye Elektrik Kurumu Göller Bölgesi İşletme Grup Müdürlüğü Baş mühendisliğini yürüten kişiyi aradım. Böyle zamanlarda muhabere kesilebilir ve hiç kimseyi arama imkanın ortadan da kalkabilir bunun bilinciyle kendisine trafo merkezinde sorun olmadığını ve güvenlik altında görevlerimi yerine getirdiğimi bildirdim. Bana kendisinin diğer trafo merkezlerine talimatını iletmemi söyledi. Bizim kendi haberleşme imkanımız “Kranportör” üzerinden diğer trafolara verilen talimatı okudum. Trafo da benim ile bulunan üsteğmen ve astsubay ile iyi bir dostluk kurmuştuk.   12 Eylül Askeri harekat olmadan üç gün önce kışla dışına çıkmaları yasaklanan, askeri personel eşlerini ve çocuklarını dahi görmeden göreve gelmişlerdi. Üsteğmen evine telefon etti. Eşi evde tüp bittiğinden çocuklara yemek dahi yapamadığından dert yanıyordu işte o zaman gerçekten acıdım. Bana sorunu ne ile aşabileceğimizi sordu, elime telefonun ahizesini aldım ve bildiğim numaraları ararken bir tüp bayisi dükkandan askerlerin çıkarmadığını yana yakıla anlatmaya başladı. Ben dükkanında beklemesini gelen askeri jeep ile adrese gidilerek tüp takılacağını oradan kendisini evine bırakılacağını söyledim. Elbette üsteğmen evine gitmek isteyince astsubay da gitmek istedi. Çıkarken çavuş’a bana sormadan trafoya kimseyi almamasını söylemişler. Çavuş ana kapıya gelen için geldiğinde selam verip komutanım diye bana hitap ettikten sonra ne ve kim olduğunu söylüyor. Elbette gelen bizim ihtilal olduğundan haberi olmayan ve sonradan anlayan arkadaşlardı. Nöbetçi bakım ekiplerini aldıktan sonra diğer personeli ise biz evlerine gönderdik. Üsteğmen ve astsubay bir müddet sonra görev yerine döndüler. Görev sürem bitmesine yakın Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüğü imzası ile bir talimat geldi. Hiç kimse ikinci bir emre kadar görevi başından ayrılmayacak deniliyordu. Görev devam ediyordu. Evimden sabah kahvaltısı için bir şey getirtme imkanım olmadığı için ilk defa askerlik sonrasında askerlerin sabah kahvaltısından yararlanmak zorunda kaldım. Sözlerimin başında da belirttiğim gibi hiç kimse 12 Eylül’ün vebalini emir komuta zinciri ile görev yapan Türk askerine yıkmasın, bu ülkenin ayarlarını bozan kimseyi bulsunlar veya sistemin kimin tarafından düzenlendiğini ortaya koysunlar yeter.  
Ekleme Tarihi: 12 Eylül 2018 - Çarşamba

BU ÜLKE’NİN AYARLARINI KİM BOZUYOR.

12 Eylül Türk milletinin belleğinde önemli yer tutar. Siyasetçisinden, bürokratına hatta sokaktaki birçok vatandaşına kadar yorum yaparlar ve kimileri yerden yere vururken kimileri de benim gibi gerçekler de gezinir durur. Bu gün 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 38 yıl geçmiş halen bu ülkenin ayarlarını kim bozdu bunun cevabı verilmiş değil yada verilmek istenmiyor. Ülkemizde yönetimin tepesinde değişiklik olduğu zaman birileri Amerika’ya gidiyor ve bir takım açıklamalar yapılıyor. Sorulduğunda verilen cevap tıpkı Kenan Evren’in dediği gibi sıradan bir gezi olduğu söyleniyor.

   Her devlet memuru gibi 11 Eylül’ü 12 Eylül tarihine devredildiği gece, Türkiye Elektrik Kurumu Isparta Trafo merkezinde görevimin başındaydım. Göreve geleli yaklaşık iki buçuk saat falan geçmişti. Dışarıda bir ses duydum. Oturduğum masadan başımı çevirdiğimde bir asker’in geçtiğini fark ettim yerimden bu askerin ne aradığını anlamak için kumanda binasının demir kapısını açtım. Hayrola arkadaş siz trafonun içinde ne arıyorsunuz diye sorduğumda üsteğmenim kapının açılmasını istiyor diye cevap verdi. Çevreyi askere sezdirmeden kontrol ettiğimde trafo merkezinin çevresindeki tellerde her bir metrede bir asker olmak üzere silahlarıyla çevirdiklerini gördüm. Askerin cevabına rağmen soğukkanlıydım. Trafo ana giriş kapısına geldiğimde; Bir üsteğmen, bir astsubay ellerinde bir sahra telsizi kapının açılmasını bekliyorlar

  Askerlik hizmetini yaparken edindiğim tecrübelerden, askerlerin ihtilal sözcüğüne kızdığını biliyordum. Üsteğmen’e seslendim. Hayrola üsteğmenim askeri harekat mı? Diye cevap gecikmedi. Evet diye cevap verdi. Kapının kilidini açtım ve içeri buyur ettim. Yapacağım bir şey yoktu, nihayet onlarda emir komuta silsilesi içinde görevlerini yerine getiriyorlardı. İçeri girdiler, gayet samimi bir sesle cebinden çıkardıkları bir paket silahlı kuvvetler sigarasını masanın üzerine attıktan sonra tok bir sesle yakar mısınız diye bana seslendi. Bende kendisine sigara içmediğimi ve içmek için çay demleyeceğimi söyledim. Bu arada trafo merkezinin güvenliği için gönderilen üsteğmen, samimiyetle ağabey biz senin görevini bilmiyoruz. Sen daha önce nasıl görev yapıyorsan öyle devam et dedi. Samimiydiler bir müddet sonra Emniyet’ten yine Mustafa isimli bir polis memuru telefon etti. Ağabey nasılsın diye sordu sorun olmadığını söyledim.

İlerleyen saatlerde Türkiye Elektrik Kurumu Göller Bölgesi İşletme Grup Müdürlüğü Baş mühendisliğini yürüten kişiyi aradım. Böyle zamanlarda muhabere kesilebilir ve hiç kimseyi arama imkanın ortadan da kalkabilir bunun bilinciyle kendisine trafo merkezinde sorun olmadığını ve güvenlik altında görevlerimi yerine getirdiğimi bildirdim. Bana kendisinin diğer trafo merkezlerine talimatını iletmemi söyledi. Bizim kendi haberleşme imkanımız “Kranportör” üzerinden diğer trafolara verilen talimatı okudum. Trafo da benim ile bulunan üsteğmen ve astsubay ile iyi bir dostluk kurmuştuk.  

12 Eylül Askeri harekat olmadan üç gün önce kışla dışına çıkmaları yasaklanan, askeri personel eşlerini ve çocuklarını dahi görmeden göreve gelmişlerdi. Üsteğmen evine telefon etti. Eşi evde tüp bittiğinden çocuklara yemek dahi yapamadığından dert yanıyordu işte o zaman gerçekten acıdım. Bana sorunu ne ile aşabileceğimizi sordu, elime telefonun ahizesini aldım ve bildiğim numaraları ararken bir tüp bayisi dükkandan askerlerin çıkarmadığını yana yakıla anlatmaya başladı. Ben dükkanında beklemesini gelen askeri jeep ile adrese gidilerek tüp takılacağını oradan kendisini evine bırakılacağını söyledim. Elbette üsteğmen evine gitmek isteyince astsubay da gitmek istedi. Çıkarken çavuş’a bana sormadan trafoya kimseyi almamasını söylemişler. Çavuş ana kapıya gelen için geldiğinde selam verip komutanım diye bana hitap ettikten sonra ne ve kim olduğunu söylüyor. Elbette gelen bizim ihtilal olduğundan haberi olmayan ve sonradan anlayan arkadaşlardı. Nöbetçi bakım ekiplerini aldıktan sonra diğer personeli ise biz evlerine gönderdik. Üsteğmen ve astsubay bir müddet sonra görev yerine döndüler.

Görev sürem bitmesine yakın Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüğü imzası ile bir talimat geldi. Hiç kimse ikinci bir emre kadar görevi başından ayrılmayacak deniliyordu. Görev devam ediyordu. Evimden sabah kahvaltısı için bir şey getirtme imkanım olmadığı için ilk defa askerlik sonrasında askerlerin sabah kahvaltısından yararlanmak zorunda kaldım. Sözlerimin başında da belirttiğim gibi hiç kimse 12 Eylül’ün vebalini emir komuta zinciri ile görev yapan Türk askerine yıkmasın, bu ülkenin ayarlarını bozan kimseyi bulsunlar veya sistemin kimin tarafından düzenlendiğini ortaya koysunlar yeter.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.