Hadi Önal
Köşe Yazarı
Hadi Önal
 

ABD’NİN YEŞİL ANAHTARLARI

“Geçtiğimiz yüzyılda dünyamızı kasıp kavuran milyonlarca kişinin ölümüne, açlığına yokluğuna, yoksulluğuna sebep olan iki büyük dünya savaşının tek galibi kimdir?”, diye bir soru yönetseler bana; tek kelime ile “ABD”, derim. Çünkü ABD, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra parası olan doların dünyada dolaşımını ve geçerliliğini sağlamış; II. Dünya Savaşı’nın akabindeyse petrol hâkimiyetini ele geçirerek “Dünya Petro/Dolar İmparatorluğu’nu” kurmuştur. Büyük Şeytan ABD, ele geçirdiği bu iki yeşil anahtarla açamayacağı kapı, giremeyeceği ülke kolunun uzayamayacağı hane kalmamıştır. “Güç bende!”, diyen Büyük Şeytan, yeşil anahtarları ile rahatça ülkelerin yönetim birimlerine, fabrikalarına, işletmelerine; işyerlerine, tarlalarına, evlerine elini kolunu sallayarak girmekte; kendince uygun gördüğü biçimde dizayn etmekte, karşı konulması durumunda ise tefrika çıkarmakta, tezvirat, iç karışıklık, gerekirse terör odaklarını kullanarak tahribat yolu ile ülkeleri kendisine mecbur ve mahkûm hale getirmektedir. Ne demişti yeşil anahtarların sahibi Büyük Şeytan’ın 56. Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger; “Biz ABD olarak neden güçlüyüz biliyor musunuz? Bizler Amerika olarak aramızdaki vatan hainlerini çabuk öldürürüz, Dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürerek ülkelerinde önemli yerlere getiririz.” İşte bu mantıkla hareket eden ABD, önce hâkimiyeti altına alacağı ülkede geniş çaplı bir çalışma yaparak servet, şöhret, şehvet düşkünü birtakım insanları tespit etmekte, ihanete yatabilecek bu tipleri, kullandığı metotlarla ülke yönetimine getirmektedir. Bu kişilerin zaaflarını kullanarak kendisine mecbur ve mahkûm hale getirmek ise çocuk oyuncağı... Böylesi bir oyunda kişilik ve kimliği ne olursa olsun satılmış veya kiralanmış her fert kullanılmaya ve harcanmaya hazır değersiz bir figürandır. Bu figüranların dışında kalanlar şimdi bana, “kardeşi benim ne işim var dolarla, onun patronu Büyük Şeytanla; onu, onunla yatıp kalkanlar düşünsün”, diyenler olacaktır. Hemen peşinen söyleyeyim ki böyle düşünen kişiler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Bu öyle bir sarmal ki... Hele de bizim gibi dışa bağımlı ülkeler ve o ülkelerde yaşayan insanlar için… Petro/ Dolar İmparatorluğuna tabii olmuş bir ülke ve o ülkede yaşayan insanların artık içi, dışı; borcu, harcı; ithalatı, imalatı, ihracatı, hayat pahallılığı, refahı, tencerede kaynayan aşı, tarladaki traktörde kullandığı yakıtı doların belirleyeceği kıstaslara göre şekillenir. Son on yılda Türk lirasının dolar karşısındaki rakamlarına bir bakın: 2010 yılında bir dolar 1.53 TL; 2011’de 1.54 TL; 2012’de 1.78 TL; 2013’te 1.81 TL; 2014’de, 2.15 TL; 2015’te 2.61TL; 2016’da 2.83 TL; 2017’de 3.56 TL; 2018’de 4.92 TL; 2019’da 5.77 TL; Ocak 2020’de 7.32 TL; Ağustos 2021 bir dolar, 8.50 TL… Nereden nereye değil mi? Son on yılda dolar 1.53 TL ile başladığı yolculuğunu 8.50 TL seviyesine kadar yükseltmiş. Doların yükselmesine paralel olarak da satın alma gücümüz, refah düzeyimiz, yaşam standardımız o derece düşmüş. “Efendim, ben doların hâkimiyetini tanımıyorum.”,deme lüksüne bırak insanları ülkeler dahi sahip değildir. Hepimiz gördük, yaşadık. Bir Saddam vardı Irak lideri “ben, petrolü dolar ile satmayacağım”, dedi idam edildi. Halkını, refahın doruklarında yaşatan bir Muammer Kaddafi vardı; “dolar kullanmayacağım” dedi linç edildi. Suudi prensler Petrolu Çin'e Çin parası ile satmaya başladılar, başlarına gelmeyen kalmadı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat, Amerika’nın sözünü dinlemediği, kendi toprağı olan Golan Tepelerini Büyük Şeytan’ın Ortadoğu’daki çocuğu Küçük Şeytan İsrail’e kaptırdı. Ülkesi bölündü. İç savaşının acısını bizler de çekiyoruz. Mısır’ın Mursi’sinin acıklı ölümü hafızalardan henüz silinmedi. 2001 yılında ABD işgaline uğrayan ve bu güne kadar 172.000 insanın öldürüldüğü Afganistan’ın içler acısı durumu ortada… Fazla uzağa gitmeye gerek yok. 15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasındaki adam, FETÖ ve PKK terör örgütleri ile hemhal olmuş, 35 yıla kadar hapsi istenen ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson’un 12 Kasım 2018’de nasıl Amerika’ya uçurulduğuna hepimiz şahidiz. Güney sınırlarımızda faaliyet gösteren terör örgütü PKK ile onun Suriye uzantısı PYD’yi ABD’nin silahlandırdığını sağır sultan bile duydu. Ancak biz açık açık başımıza çuval geçiren ABD’ye sen terör destekçisisin diyemedik. ABD’nin akıl hastası Başkanı Donald Trump’un hakaret dolu mektubuna cevap veremeyişimiz; son ABD Başkan Biden’in olmayan Ermeni Soykırım’nı kabulü karşısında süt dökmüş kediye dönüşümüz o kadar yeni ki… İşte Büyük Şeytan ABD’nin yeşil anahtarlarının sihirli gücü… Karşılığı ve değeri olmayan bu kâğıt parçasının hükümranlığı ihanete yatık madde tapıcıları olduğu sürece devam edecektir.  
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2021 - Pazartesi

ABD’NİN YEŞİL ANAHTARLARI

“Geçtiğimiz yüzyılda dünyamızı kasıp kavuran milyonlarca kişinin ölümüne, açlığına yokluğuna, yoksulluğuna sebep olan iki büyük dünya savaşının tek galibi kimdir?”, diye bir soru yönetseler bana; tek kelime ile “ABD”, derim. Çünkü ABD, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra parası olan doların dünyada dolaşımını ve geçerliliğini sağlamış; II. Dünya Savaşı’nın akabindeyse petrol hâkimiyetini ele geçirerek “Dünya Petro/Dolar İmparatorluğu’nu” kurmuştur.

Büyük Şeytan ABD, ele geçirdiği bu iki yeşil anahtarla açamayacağı kapı, giremeyeceği ülke kolunun uzayamayacağı hane kalmamıştır. “Güç bende!”, diyen Büyük Şeytan, yeşil anahtarları ile rahatça ülkelerin yönetim birimlerine, fabrikalarına, işletmelerine; işyerlerine, tarlalarına, evlerine elini kolunu sallayarak girmekte; kendince uygun gördüğü biçimde dizayn etmekte, karşı konulması durumunda ise tefrika çıkarmakta, tezvirat, iç karışıklık, gerekirse terör odaklarını kullanarak tahribat yolu ile ülkeleri kendisine mecbur ve mahkûm hale getirmektedir.

Ne demişti yeşil anahtarların sahibi Büyük Şeytan’ın 56. Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger; “Biz ABD olarak neden güçlüyüz biliyor musunuz? Bizler Amerika olarak aramızdaki vatan hainlerini çabuk öldürürüz, Dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürerek ülkelerinde önemli yerlere getiririz.” İşte bu mantıkla hareket eden ABD, önce hâkimiyeti altına alacağı ülkede geniş çaplı bir çalışma yaparak servet, şöhret, şehvet düşkünü birtakım insanları tespit etmekte, ihanete yatabilecek bu tipleri, kullandığı metotlarla ülke yönetimine getirmektedir. Bu kişilerin zaaflarını kullanarak kendisine mecbur ve mahkûm hale getirmek ise çocuk oyuncağı...

Böylesi bir oyunda kişilik ve kimliği ne olursa olsun satılmış veya kiralanmış her fert kullanılmaya ve harcanmaya hazır değersiz bir figürandır. Bu figüranların dışında kalanlar şimdi bana, “kardeşi benim ne işim var dolarla, onun patronu Büyük Şeytanla; onu, onunla yatıp kalkanlar düşünsün”, diyenler olacaktır. Hemen peşinen söyleyeyim ki böyle düşünen kişiler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Bu öyle bir sarmal ki... Hele de bizim gibi dışa bağımlı ülkeler ve o ülkelerde yaşayan insanlar için…

Petro/ Dolar İmparatorluğuna tabii olmuş bir ülke ve o ülkede yaşayan insanların artık içi, dışı; borcu, harcı; ithalatı, imalatı, ihracatı, hayat pahallılığı, refahı, tencerede kaynayan aşı, tarladaki traktörde kullandığı yakıtı doların belirleyeceği kıstaslara göre şekillenir. Son on yılda Türk lirasının dolar karşısındaki rakamlarına bir bakın: 2010 yılında bir dolar 1.53 TL; 2011’de 1.54 TL; 2012’de 1.78 TL; 2013’te 1.81 TL; 2014’de, 2.15 TL; 2015’te 2.61TL; 2016’da 2.83 TL; 2017’de 3.56 TL; 2018’de 4.92 TL; 2019’da 5.77 TL; Ocak 2020’de 7.32 TL; Ağustos 2021 bir dolar, 8.50 TL…

Nereden nereye değil mi? Son on yılda dolar 1.53 TL ile başladığı yolculuğunu 8.50 TL seviyesine kadar yükseltmiş. Doların yükselmesine paralel olarak da satın alma gücümüz, refah düzeyimiz, yaşam standardımız o derece düşmüş.

“Efendim, ben doların hâkimiyetini tanımıyorum.”,deme lüksüne bırak insanları ülkeler dahi sahip değildir. Hepimiz gördük, yaşadık. Bir Saddam vardı Irak lideri “ben, petrolü dolar ile satmayacağım”, dedi idam edildi. Halkını, refahın doruklarında yaşatan bir Muammer Kaddafi vardı; “dolar kullanmayacağım” dedi linç edildi. Suudi prensler Petrolu

Çin'e Çin parası ile satmaya başladılar, başlarına gelmeyen kalmadı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat, Amerika’nın sözünü dinlemediği, kendi toprağı olan Golan Tepelerini Büyük Şeytan’ın Ortadoğu’daki çocuğu Küçük Şeytan İsrail’e kaptırdı. Ülkesi bölündü. İç savaşının acısını bizler de çekiyoruz. Mısır’ın Mursi’sinin acıklı ölümü hafızalardan henüz silinmedi. 2001 yılında ABD işgaline uğrayan ve bu güne kadar 172.000 insanın öldürüldüğü Afganistan’ın içler acısı durumu ortada…

Fazla uzağa gitmeye gerek yok. 15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasındaki adam, FETÖ ve PKK terör örgütleri ile hemhal olmuş, 35 yıla kadar hapsi istenen ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson’un 12 Kasım 2018’de nasıl Amerika’ya uçurulduğuna hepimiz şahidiz. Güney sınırlarımızda faaliyet gösteren terör örgütü PKK ile onun Suriye uzantısı PYD’yi ABD’nin silahlandırdığını sağır sultan bile duydu. Ancak biz açık açık başımıza çuval geçiren ABD’ye sen terör destekçisisin diyemedik. ABD’nin akıl hastası Başkanı Donald Trump’un hakaret dolu mektubuna cevap veremeyişimiz; son ABD Başkan Biden’in olmayan Ermeni Soykırım’nı kabulü karşısında süt dökmüş kediye dönüşümüz o kadar yeni ki…

İşte Büyük Şeytan ABD’nin yeşil anahtarlarının sihirli gücü…

Karşılığı ve değeri olmayan bu kâğıt parçasının hükümranlığı ihanete yatık madde tapıcıları olduğu sürece devam edecektir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.