Hadi Önal
Köşe Yazarı
Hadi Önal
 

HAYALLERİMİZİ KURŞUN SIKANLAR

  KENDİ KARANLIKLARINDA BOĞULACAKLAR    Hayallerimiz vardı, umutlarımız…  Kendimiz için, ailemiz için, ülkemiz için  Rüyasını gördüklerimiz vardı.  Başımızı yastığa koyduğumuzda   Sonra “bunlar” geldiler  Davamız büyük, dediler  Adalet dediler  Hak, hukuk için seferber olacak  Mağdurun hakkını koruyacak  Mazlumun yanında olacağız, dediler  Bizler; imanlı, vicdanlı, dindar insanlarız, dediler  Yokluk, yoksulluk bitecek  Açların karınları doyacak  Kimse açıkta kalmayacak  Ekonomiyi düzelteceğiz  Kimsesizlerin kimsesi olacağız, dediler  Kalpler nurlanacak, yüzler gülecek,  Yarınlar aydınlık olacak, dediler  Sonra çok sular aktı köprülerin altıdan  Önce duru, sonra bulanık, ardından çamurlu  Çok sonraları fark ettik ki   İçi dışına tezat bu kişiler   İblisi arkadaş, yalanı rehber edinmişler kendilerine  İftiraların, kumpasların, kirli oyunların  Ardı arkası kesilmedi bir türlü  Film, fırıldak… Hile, desise  Arkası yarınlarımız oldu  Hortlatılan fitne ile birlikte  Cinnet toplumu oluşturdular  Yok dedik, olmaz dedik, olamaz dedik.  Pozitif bakmaya çalıştık yaşananlara  Gözlerimiz aldandı, kulaklarımız yanlış duydu, dedik  Devlet içinde devlet olmaz  Küfür ile ihlâs bir arada yürümez, dedik  Sabrı yeğledik,  sabırla bekledik  Meğer davaları mide, dertleri köşe dönme  Düşünceleri; makam, mevki ve saltanatmış  Lükse, gösterişe, ihtişama giden yolda her şey mubahmış…  Üç maymunları oynayanlarla birlikte sustuk  Biz sustuk; ama onlar durmadılar  Hoşaftan anlamaz deyip  Anamızın hatırını soranlarla birlikte  Sırtımıza palan üstüne palan vurdular.  Neler görmedi ki bu gözler  Yazboz tahtası bir eğitim, heba edilen gençlik  Başına çuval geçirilmiş dış politika  Geri getirilen kapitülasyonlar  Dudak uçuklatan dış borç…   Kara para aklama reyonları  Çakarlı mafya babaları  Uyuşturucu baronları…  Liyakati, adam kayırmaya tercih eden    İslam’ı terkisine almış at cambazları…  Kral çıplak demesinler diye  Satın aldıkları medya ve yayın organları ve de   Müsvedde yazarları ile   Algı oluşturup okuma özürlülerini yemlediler.  Yetmedi, kinlerini nifak kazanlarında demleyip  İnsanları ayrıştırıp ötekileştirdiler.  Riya tutundukları dal,  Yalan, peynir ekmekti “bunlar” için  Güçlüydüler ya!  Hak, hukuk, adalet  Kendilerine yaradığı sürece bir kıymetti  İhale, yolsuzluk, rüşvet  Soygun, vurgun, talan  Onlar için en büyük meziyetti  Maske yapılan İslam  Yağmalanansa koskoca bir memleketti.  Bir büyük iştahla saldırdılar Beytü'l-mal’a  Allah’ı Allah’la aldatan bu sefil yaratıklar  Önce keselerini, sonra heybelerini  Yetmedi çuvallarını doldurdular.  Halkın öz malı olan, vergilerle vücut bulan  Fabrikaları, işletmeleri, madenleri, limanları…  Hâsılı taşınır taşınmaz ne varsa  Babalarının malıymış gibi   Satıp savdılar biteviye  Dururlar dedik bir yerde, durmadılar  Ne HES için yamaçlardan kesilen ağaçlar  Ne sel baskınları, ne deprem, ne salgın  Ne de Salda’nın ağlayan kumları kesemedi hızlarını  Yanan ormanları söndürmek yerine  Yanan ormanların yerlerine turizm tesisi kurmayı yeğlediler.  Betona sıvadılar her yanı   Rant uğruna  Surat pişkini; lüks ve israf düşkünü bu yerden bitmeler  Gemiciklerini yanaştırdılar rıhtıma  Çiftçinin tohum parasını  Esnafın dükkân kirasını  Emeklinin emeğini  İşçinin alın terini  Çocukların geleceklerini  Gemiciklerine yüklediler  Haramı helale tahvil etmek için de  Devletin taşınmazları üzerine kurdukları vakıflarının  Ok atımı mesafesindeki setlerini ve senetlerini  Koyunlarına koyup  Yarattıkları mağdur ve mazlumların  Ahlarının üzeride safa sürüp tepindiler.  Yetmedi, buyur ettikleri mültecilerle  Yolgeçen hanına çevirdiler  Uğruna can verdiğimiz cennet yurdumuzu  Gün olur, hesap sorulur korkusuyla da  Adaletin ‘A’sını kurşunlayıp ‘DAL’larını budadılar  Sonra dönüp ‘ET’ini dağladılar.  Yok, olmaz; olamaz böyle diyenlerin aşlarını  Kaşını kaldıranların başlarını  Parmak sallayanların ellerini  Yeter artık diyenlerin dillerini  Kelepçeleyip zincire vurdular.  Korkularını, korkularla büyüttüler  Aydınlıktan korkan bu yaratıklar  Zulmün karanlığını aydınlığın üzerine sürdüler  Yetmedi, balçıkla sıvamaya kalktılar aydınlığı  Ancak, aydınlığın balçıkla sıvanamayacağını bilemediler  Bilmedikleri bu gerçeği   Yakın bir zamanda anlayacaklar  İşte o zaman hayallerimize kurşun sıkan bu sefil varlıklar  Karaya vuran balık misali kıvranacak   Ve de kendi karanlıklarında boğulup yok olacaklar.             
Ekleme Tarihi: 26 Kasım 2023 - Pazar

HAYALLERİMİZİ KURŞUN SIKANLAR

 

KENDİ KARANLIKLARINDA BOĞULACAKLAR 

 

Hayallerimiz vardı, umutlarımız… 

Kendimiz için, ailemiz için, ülkemiz için 

Rüyasını gördüklerimiz vardı. 

Başımızı yastığa koyduğumuzda  

Sonra “bunlar” geldiler 

Davamız büyük, dediler 

Adalet dediler 

Hak, hukuk için seferber olacak 

Mağdurun hakkını koruyacak 

Mazlumun yanında olacağız, dediler 

Bizler; imanlı, vicdanlı, dindar insanlarız, dediler 

Yokluk, yoksulluk bitecek 

Açların karınları doyacak 

Kimse açıkta kalmayacak 

Ekonomiyi düzelteceğiz 

Kimsesizlerin kimsesi olacağız, dediler 

Kalpler nurlanacak, yüzler gülecek, 

Yarınlar aydınlık olacak, dediler 

Sonra çok sular aktı köprülerin altıdan 

Önce duru, sonra bulanık, ardından çamurlu 

Çok sonraları fark ettik ki  

İçi dışına tezat bu kişiler 

 İblisi arkadaş, yalanı rehber edinmişler kendilerine 

İftiraların, kumpasların, kirli oyunların 

Ardı arkası kesilmedi bir türlü 

Film, fırıldak… Hile, desise 

Arkası yarınlarımız oldu 

Hortlatılan fitne ile birlikte 

Cinnet toplumu oluşturdular 

Yok dedik, olmaz dedik, olamaz dedik. 

Pozitif bakmaya çalıştık yaşananlara 

Gözlerimiz aldandı, kulaklarımız yanlış duydu, dedik 

Devlet içinde devlet olmaz 

Küfür ile ihlâs bir arada yürümez, dedik 

Sabrı yeğledik,  sabırla bekledik 

Meğer davaları mide, dertleri köşe dönme 

Düşünceleri; makam, mevki ve saltanatmış 

Lükse, gösterişe, ihtişama giden yolda her şey mubahmış… 

Üç maymunları oynayanlarla birlikte sustuk 

Biz sustuk; ama onlar durmadılar 

Hoşaftan anlamaz deyip 

Anamızın hatırını soranlarla birlikte 

Sırtımıza palan üstüne palan vurdular. 

Neler görmedi ki bu gözler 

Yazboz tahtası bir eğitim, heba edilen gençlik 

Başına çuval geçirilmiş dış politika 

Geri getirilen kapitülasyonlar 

Dudak uçuklatan dış borç…  

Kara para aklama reyonları 

Çakarlı mafya babaları 

Uyuşturucu baronları… 

Liyakati, adam kayırmaya tercih eden   

İslam’ı terkisine almış at cambazları… 

Kral çıplak demesinler diye 

Satın aldıkları medya ve yayın organları ve de  

Müsvedde yazarları ile  

Algı oluşturup okuma özürlülerini yemlediler. 

Yetmedi, kinlerini nifak kazanlarında demleyip 

İnsanları ayrıştırıp ötekileştirdiler. 

Riya tutundukları dal, 

Yalan, peynir ekmekti “bunlar” için 

Güçlüydüler ya! 

Hak, hukuk, adalet 

Kendilerine yaradığı sürece bir kıymetti 

İhale, yolsuzluk, rüşvet 

Soygun, vurgun, talan 

Onlar için en büyük meziyetti 

Maske yapılan İslam 

Yağmalanansa koskoca bir memleketti. 

Bir büyük iştahla saldırdılar Beytü'l-mal’a 

Allah’ı Allah’la aldatan bu sefil yaratıklar 

Önce keselerini, sonra heybelerini 

Yetmedi çuvallarını doldurdular. 

Halkın öz malı olan, vergilerle vücut bulan 

Fabrikaları, işletmeleri, madenleri, limanları… 

Hâsılı taşınır taşınmaz ne varsa 

Babalarının malıymış gibi  

Satıp savdılar biteviye 

Dururlar dedik bir yerde, durmadılar 

Ne HES için yamaçlardan kesilen ağaçlar 

Ne sel baskınları, ne deprem, ne salgın 

Ne de Salda’nın ağlayan kumları kesemedi hızlarını 

Yanan ormanları söndürmek yerine 

Yanan ormanların yerlerine turizm tesisi kurmayı yeğlediler. 

Betona sıvadılar her yanı  

Rant uğruna 

Surat pişkini; lüks ve israf düşkünü bu yerden bitmeler 

Gemiciklerini yanaştırdılar rıhtıma 

Çiftçinin tohum parasını 

Esnafın dükkân kirasını 

Emeklinin emeğini 

İşçinin alın terini 

Çocukların geleceklerini 

Gemiciklerine yüklediler 

Haramı helale tahvil etmek için de 

Devletin taşınmazları üzerine kurdukları vakıflarının 

Ok atımı mesafesindeki setlerini ve senetlerini 

Koyunlarına koyup 

Yarattıkları mağdur ve mazlumların 

Ahlarının üzeride safa sürüp tepindiler. 

Yetmedi, buyur ettikleri mültecilerle 

Yolgeçen hanına çevirdiler 

Uğruna can verdiğimiz cennet yurdumuzu 

Gün olur, hesap sorulur korkusuyla da 

Adaletin ‘A’sını kurşunlayıp ‘DAL’larını budadılar 

Sonra dönüp ‘ET’ini dağladılar. 

Yok, olmaz; olamaz böyle diyenlerin aşlarını 

Kaşını kaldıranların başlarını 

Parmak sallayanların ellerini 

Yeter artık diyenlerin dillerini 

Kelepçeleyip zincire vurdular. 

Korkularını, korkularla büyüttüler 

Aydınlıktan korkan bu yaratıklar 

Zulmün karanlığını aydınlığın üzerine sürdüler 

Yetmedi, balçıkla sıvamaya kalktılar aydınlığı 

Ancak, aydınlığın balçıkla sıvanamayacağını bilemediler 

Bilmedikleri bu gerçeği  

Yakın bir zamanda anlayacaklar 

İşte o zaman hayallerimize kurşun sıkan bu sefil varlıklar 

Karaya vuran balık misali kıvranacak  

Ve de kendi karanlıklarında boğulup yok olacaklar. 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.