İsraf: Devlet İçin Yıkım Millet İçin Yokluk ve Yoksulluktur.
İsraf nedir? Sahip olunan nimeti, kıymeti, malı saçıp savurmak, gereksiz ve faydasız şekilde tüketmek, hor kullanarak yok etmektir. Kur’an-ı Kerim bu konuda çok açıktır. A’râf Suresi 31. ayet: “Yiyin, için fakat israf etmeyin! Allah israf edenleri elbette sevmez.” İsrâ Suresi 26-27. ayetler: “İsraf etme! İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir.” Nisâ Suresi 5. ayet: “Mallarınızı, israf edenlere vermeyin.” Hz. Peygamber (S.A.S): “Yiyin, için, giyinin, sadaka verin; ama israf ve kibirden sakının!”, diyor. İsraf edenin, şeytanın kardeşi sayılması; Allah’ın israf edenleri sevmemesi, onların ahirette azapla karşılaşacağını bildirmesi, israfın sadece yanlış değil, aynı zamanda ahlaki bir zafiyet, imanı bir eksiklik olduğunu da gösterir.
İki büyük nimet: mal ve beden. Mal, "canın yongasıdır." Malı, doğru işlerde kullanmak; hayırda harcamak, ihtiyaç sahibine ulaştırmak, vakıf kurmak, sadaka bırakmak, öldükten sonra bile sevap hanesini açık tutmaktır. Mal mülk edinmek, yardım için çalışmak, niyet halis ise ibadettir. Şükretmek, nimetin hakkını vermektir. Su, ekmek, giysi, kalem, defter… Ne varsa, ölçülü kullanmak farzdır. Zira şükür sadece dilde değil, davranışta da tecelli eder. Bunlar, israfın ferdi boyutudur. Peki, devleti yönetenler için israf nedir? Kendisine emanet edilen millete ait, milletin ortak varlığını keyfi, şahsi, gösteriş için harcamaktır. Bu şekildeki israfın; ekonomik boyutunun yanında ahlaki, sosyal ve tarihi boyutu da vardır. Şayet, devletler mezarlığında, mezar taşları doğru okunsa pek çoğunda: "Bu devlet, israfta sınır tanımadığı için buraya gömüldü!", yazısı vardır.
İsraf devletler için yıkımdır. Bugün Türkiye, maalesef böyle bir yıkım sürecinden geçiyor. Bir yanda işsizlik, açlık, enflasyon… Öte yanda şatafat, gösteriş, savurganlık. Bir tarafta “babalar gibi satma” anlayışı, diğer tarafta aşırı borçlanma, hesapsızca tüketim, bir tarafta cayır cayır yanan ormanlar diğer tarafta makama tahsisli uçak filosu…
Devleti yönetenler, devleti babalarının çiftliği gibi görmenin de ötesinde zengin babanın mirasyedi evladı gibi har vurup harman savuruyorlar. Yönsüz, çizgisiz, keyif düşkünlüğü bir müsriflik… Saraylar, köşkler, yazlıklar, kışlıklar… Ziyafet sofraları, lüks arabalar… Yetmedi, içleri pahalı mefruşatla döşeli yönetici odaları, gereksiz uzun araç konvoyları, gösterişli karşılama, uğurlama törenleri… Unutulmasın ki “İtibardan tasarruf olmaz!” diyerek yapılan her israf, milletin boğazından, yetimin sofrasından çalınmıştır!
İsrafın kaynağı nedir? Milletin alın teri, geçimi için harcadığı her kuruştan alınan KDV, Cumhuriyet’in dişinden tırnağından artırarak kurduğu fabrika ve işletmelerin satılmasından elde edilen gelirler. 526 milyar dış borç… Yetiyor mu? Yetmiyor! Sırada ne var? Ormanlar, madenler ve uğruna can verdiğimiz topraklar… Niçin bütün bunlar? Keyfiyet için, gösteriş için, doymayan nefisler için…
Peki, bunun sonu nereye varır? Kur’an: “Allah, israf edenleri sevmez.” “İsraf edenler, şeytanın kardeşleridir.” “Şeytan, Rabbine karşı nankördür.”, diyor, Bugün devleti yönetenler ne diyor? “Güç bizde! Lüks, şatafat hakkımızdır! İtibar büyüklüktür. Gösteriş devletin vakarını yansıtır.” Söz bu; ancak bu zihniyetin damarlarında yağma kültürü, gösteriş arzusu, kibir tutkusu, gaflet, delalet kanı dolaşmaktadır. Bir yanda Hz. Ömer’in adaletini dilinden düşürmeyeceksin diğer yanda malı götürmenin keyfiyle sarhoş mideni ovacaksın… Bu sapkınlık değil de nedir?
İsraf, doğal kaynakların hızla tükenmesi demektir. İsraf istikrarsızlıktır. İsraf, yoksulluğa davetiye çıkarmaktır. Bütün bunlar ortada iken devlet yöneticilerindeki israftaki ısrarı niye? Dinimizin haram kıldığı israf ve savurganlıktaki ısrar neden? İsraftaki bu ısrarla nereye varılmak isteniliyor? “Ballık baştan kokar”, diye bir atasözümüz var. O halde baştakiler, israf ateşine neden su ile değil de benzinle koşuyorlar? Devlet yöneticileri bu müsrifliği körüklemekle ne yapmak istiyorlar? Böylesi bir aymazlığın ülkeye nerelere taşıyacağı hesap edilmiyor mu? Şatafatı itibar ile maskeleyen bu anlayış, milletin aklıyla alay etmeyi ne zaman bırakıp da imana gelecek? Kendi malını israf eden sadece kendi vebalini taşır. Ama devlet malında tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. İşçinin, memurun, öğrencinin, hastanın, mazlumun, mahzunun hakkı vardır. Devleti yönetenler, bu büyük hak ihlalinden ne zaman vaz geçecekler? Bu günahın cezasının sadece ahirette değil, dünyada da çekileceği gerçeği ülkenin başına gelen bu kadar felaketten anlaşılmıyor mu?
Nedenlerin peşinde koşmaya devam edeceğim…
Hadi Önal/5 Temmuz 2025/ Elazığ