Hadi Önal
Köşe Yazarı
Hadi Önal
 

TEDBİR ALMA ALLAH’I SUÇLA

14 Ekim 2022 tarihinde Bartın’daki maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu 41 vatandaşımız hayatını kaybetti. Türkiye, geçen yıl da temmuz sonlarında da Kayseri’de başlayan, hızla güneye inerek Osmaniye, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın illerimizi içerisine alan büyük yangın felaketinde de 8 vatandaşının kaybetmiş, yanı sıra yuvaları ile birlikte binlerce yabani hayvan, kuş ve diğer canlılar diri diri yanmışlardı. Türkiye, aynı yılın Ağustos ayı sonlarında Doğu Karadeniz’de meydana gelen sel felaketinde de sele kapılarak feci biçimde can veren 77 vatandaşına ağlamıştı. Türkiye, iki yıl önce 24 Ocak 2020’de Elazığ'da meydana gelen 6,8 şiddetindeki depremde 42 vatandaşını kaybetti. Kasım 2020’de İzmir’i 6,6’ ile vuran deprem ise 117 vatandaşımızı aramızdan koparıp aldı. Ardı arkası kesilmeyen her biri içimizi yakan bütün bu felaketlerin temelinde tedbirsizlik ve ihmal vardı. Türkiye’yi yönetenler, yönetmeye talip olanlar yapılması gerekenleri zamanında yapmayışları, gerekli tedbirleri almayışları devam ettiği sürece Türkiye daha çok gözyaşı döker, can veren canlarının ardından. Siz, yer etüdü yapılmadan oluşturulan yerleşim alanlarını görmezden geleceksiniz. İnşa edilen binaların; demirinden, çimentosundan çalanlara ses çıkarmayacaksınız. Siz, olası yangınları söndürmek için gerekli olan yangın söndürme uçağı almayacaksınız, mevcut yangın söndürme uçaklarını da saçma sapan düşünce ve inatla çalıştırmayacaksınız. Siz, HES’lerle derelerin doğal yapısını bozanlara ruhsatı verecek; dere yataklarına ev inşa edilmesine göz yumacaksınız. Siz, yıllardır tekrar edip duran maden kazalarından ders çıkartıp, gerekli önlemleri almayacaksınız; ama sorumsuzluklarınızın akabinde meydana gelen felaketlere o felaketlerle birlikte gelen ölümlere “kader”, diyecek ve işin içinden sıyrılacaksınız öyle mi? Siz, almadığınız tedbirlerle insan kaynaklı kusurları kadere bağlayarak “ne yapalım, Allah’tan geldi” deme küstahlığı ile hâşâ Allah’ı kusurlarınıza ortak edeceksiniz öyle mi? Yok, öyle kusurlarınızı Allah’a yükleyerek kurtulmak! Allah, Nisâ Sûresi 71. Ayette; “Ey iman edenler! Tedbirleriinizi alın.” Şura 30 ayet de: “Başınıza gelen bir bela, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.”, diyor. Takdir, elbette Allah’ındır, sen tedbirin almakla mükellefsin. Tedbir almak Allah’ın emridir. Bu emre uymayanın Allah’ı sorumlu tutması, meydana gelen can kayıplarını kadere bağlaması Kuran’ın ruhuna muhalefettir. Kaldı ki kömür, dünyanın pek çok ülkesinde çıkarılmaktadır. Ancak dünyanın hiçbir ülkesinde maden kazası sonucu ölenlerin oranı Türkiye’deki kadar utanılacak yükseklikte değildir. Allah aşkına bir bakın, son 30 yılda sadece grizu patlaması ve yangınlar sonucu kaç maden faciası yaşanmış. 7 Şubat 1990, Amasya'daki bir maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi de göçük altında kalarak can verdi. 3 Mart 1992, Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki kömür ocağında meydana gelen zincirleme patlamalarda 263 madenci hayata veda etti. 26 Mart 1995 Yozgat'ın Sorgun ilçesinde grizu patlaması sonucu 38 kişi göçük altına kalarak hayatını kaybetti. 22 Kasım 2003, Karaman'ın Ermenek ilçesindeki kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle 10 işçi aramızdan ayrıldı. 8 Eylül 2004, Kastamonu'nun Küre ilçesinde yer altı bakır ocağında çıkan yangında, 19 vatandaşımız hayatını kaybetti. 10 Aralık 2009, Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki madende 19 işçi grizu patlaması ile oluşan göçük altında kalarak hayata veda etti. 23 Şubat 2010, Balıkesir'in Dursunbey ilçesindeki bir maden ocağında meydana gelen grizu patlaması, 17 vatandaşımızı hayattan kopardı. 17 Mayıs 2010, Zonguldak'ta, grizu patlaması ve oluşan göçük sebebiyle 30 kişi öldü. 8 Ocak 2013, Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi can verdi. 13 Mayıs 2014'te Manisa'nın Soma ilçesindeki maden ocağındaki felakette 301 işçi hayatını kaybetti. 28 Ekim 2014'te Karaman’ın Ermenek ilçesindeki bir kömür madeninde meydana gelen su baskını sonucu 18 işçi öldü. 17 Kasım 2016 Siirt'in Şirvan ilçesindeki bakır madeninde 16 işçi hayatını kaybetti. İki üç ölümle sonuçlanan maden kazalarını yazmadım. Görüldüğünüz gibi 14 Ekim 2022'de Bartın'ın Amasra ilçesinde yer alan maden ocağındaki ölümler de dâhil, meydana gelen felaketlerin 70’nin sebebi Grizu patlaması… Peki, bu bilinen sebebin çaresi yok mu? Elbette var. Şimdi devleti yöneten ilgililere, yetkililere soruyorum: Tedbiriniz nerede tedbiriniz? Bu kadar olanlardan sonra hâlâ ders almadınız mı? Türk insanının hayatı bu kadar ucuz mu? Bu insanların vebali hiç mi uykularınızı kaçırmıyor… Devleti yönetmek, devletin gücü ve imkânları üzerinde tepişmek sonra da yan gelip yatmak değildir. Devlet ciddiyet ister. Devlet vatandaşının can ve mal emniyetini sağlamakla mükelleftir. Kanun mu çıkartırsınız, kural mı koyarsınız. Devlet; vatandaşını aldatmaz, oyalamaz ona yalan söylemez. Devlet vatandaşın hayatını rulet masasına süremez. Şeyh Edebali ne demişti; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Siz, devleti yönetenler, sizin insanı yaşatma anlayışınız, kendi kusurlarınızı Allah’a yükleyip “kader” diyerek işin içinden sıyrılmak ve hâşâ Allah’ı suçlamak mı?  
Ekleme Tarihi: 16 Ekim 2022 - Pazar

TEDBİR ALMA ALLAH’I SUÇLA

14 Ekim 2022 tarihinde Bartın’daki maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu 41 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Türkiye, geçen yıl da temmuz sonlarında da Kayseri’de başlayan, hızla güneye inerek Osmaniye, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın illerimizi içerisine alan büyük yangın felaketinde de 8 vatandaşının kaybetmiş, yanı sıra yuvaları ile birlikte binlerce yabani hayvan, kuş ve diğer canlılar diri diri yanmışlardı.

Türkiye, aynı yılın Ağustos ayı sonlarında Doğu Karadeniz’de meydana gelen sel felaketinde de sele kapılarak feci biçimde can veren 77 vatandaşına ağlamıştı.

Türkiye, iki yıl önce 24 Ocak 2020’de Elazığ'da meydana gelen 6,8 şiddetindeki depremde 42 vatandaşını kaybetti. Kasım 2020’de İzmir’i 6,6’ ile vuran deprem ise 117 vatandaşımızı aramızdan koparıp aldı.

Ardı arkası kesilmeyen her biri içimizi yakan bütün bu felaketlerin temelinde tedbirsizlik ve ihmal vardı. Türkiye’yi yönetenler, yönetmeye talip olanlar yapılması gerekenleri zamanında yapmayışları, gerekli tedbirleri almayışları devam ettiği sürece Türkiye daha çok gözyaşı döker, can veren canlarının ardından.

Siz, yer etüdü yapılmadan oluşturulan yerleşim alanlarını görmezden geleceksiniz. İnşa edilen binaların; demirinden, çimentosundan çalanlara ses çıkarmayacaksınız.

Siz, olası yangınları söndürmek için gerekli olan yangın söndürme uçağı almayacaksınız, mevcut yangın söndürme uçaklarını da saçma sapan düşünce ve inatla çalıştırmayacaksınız.

Siz, HES’lerle derelerin doğal yapısını bozanlara ruhsatı verecek; dere yataklarına ev inşa edilmesine göz yumacaksınız.

Siz, yıllardır tekrar edip duran maden kazalarından ders çıkartıp, gerekli önlemleri almayacaksınız; ama sorumsuzluklarınızın akabinde meydana gelen felaketlere o felaketlerle birlikte gelen ölümlere “kader”, diyecek ve işin içinden sıyrılacaksınız öyle mi?

Siz, almadığınız tedbirlerle insan kaynaklı kusurları kadere bağlayarak “ne yapalım, Allah’tan geldi” deme küstahlığı ile hâşâ Allah’ı kusurlarınıza ortak edeceksiniz öyle mi?

Yok, öyle kusurlarınızı Allah’a yükleyerek kurtulmak! Allah, Nisâ Sûresi 71. Ayette; “Ey iman edenler! Tedbirleriinizi alın.” Şura 30 ayet de: “Başınıza gelen bir bela, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.”, diyor. Takdir, elbette Allah’ındır, sen tedbirin almakla mükellefsin. Tedbir almak Allah’ın emridir. Bu emre uymayanın Allah’ı sorumlu tutması, meydana gelen can kayıplarını kadere bağlaması Kuran’ın ruhuna muhalefettir.

Kaldı ki kömür, dünyanın pek çok ülkesinde çıkarılmaktadır. Ancak dünyanın hiçbir ülkesinde maden kazası sonucu ölenlerin oranı Türkiye’deki kadar utanılacak yükseklikte değildir. Allah aşkına bir bakın, son 30 yılda sadece grizu patlaması ve yangınlar sonucu kaç maden faciası yaşanmış.

7 Şubat 1990, Amasya'daki bir maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi de göçük altında kalarak can verdi.

3 Mart 1992, Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki kömür ocağında meydana gelen zincirleme patlamalarda 263 madenci hayata veda etti.

26 Mart 1995 Yozgat'ın Sorgun ilçesinde grizu patlaması sonucu 38 kişi göçük altına kalarak hayatını kaybetti.

22 Kasım 2003, Karaman'ın Ermenek ilçesindeki kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle 10 işçi aramızdan ayrıldı.

8 Eylül 2004, Kastamonu'nun Küre ilçesinde yer altı bakır ocağında çıkan yangında, 19 vatandaşımız hayatını kaybetti.

10 Aralık 2009, Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki madende 19 işçi grizu patlaması ile oluşan göçük altında kalarak hayata veda etti.

23 Şubat 2010, Balıkesir'in Dursunbey ilçesindeki bir maden ocağında meydana gelen grizu patlaması, 17 vatandaşımızı hayattan kopardı.

17 Mayıs 2010, Zonguldak'ta, grizu patlaması ve oluşan göçük sebebiyle 30 kişi öldü.

8 Ocak 2013, Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi can verdi.

13 Mayıs 2014'te Manisa'nın Soma ilçesindeki maden ocağındaki felakette 301 işçi hayatını kaybetti.

28 Ekim 2014'te Karaman’ın Ermenek ilçesindeki bir kömür madeninde meydana gelen su baskını sonucu 18 işçi öldü.

17 Kasım 2016 Siirt'in Şirvan ilçesindeki bakır madeninde 16 işçi hayatını kaybetti.

İki üç ölümle sonuçlanan maden kazalarını yazmadım. Görüldüğünüz gibi 14 Ekim 2022'de Bartın'ın Amasra ilçesinde yer alan maden ocağındaki ölümler de dâhil, meydana gelen felaketlerin 70’nin sebebi Grizu patlaması… Peki, bu bilinen sebebin çaresi yok mu? Elbette var.

Şimdi devleti yöneten ilgililere, yetkililere soruyorum: Tedbiriniz nerede tedbiriniz? Bu kadar olanlardan sonra hâlâ ders almadınız mı? Türk insanının hayatı bu kadar ucuz mu? Bu insanların vebali hiç mi uykularınızı kaçırmıyor… Devleti yönetmek, devletin gücü ve imkânları üzerinde tepişmek sonra da yan gelip yatmak değildir. Devlet ciddiyet ister. Devlet vatandaşının can ve mal emniyetini sağlamakla mükelleftir. Kanun mu çıkartırsınız, kural mı koyarsınız. Devlet; vatandaşını aldatmaz, oyalamaz ona yalan söylemez. Devlet vatandaşın hayatını rulet masasına süremez. Şeyh Edebali ne demişti; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Siz, devleti yönetenler, sizin insanı yaşatma anlayışınız, kendi kusurlarınızı Allah’a yükleyip “kader” diyerek işin içinden sıyrılmak ve hâşâ Allah’ı suçlamak mı?

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.