Safiye Gülbin Çelik yazdı.. sen bir kukla degilsin
DÜNYA
(Web Sitesi) - Web Sitesi |
17.05.2025 - 20:31, Güncelleme:
17.05.2025 - 23:03 19486+ kez okundu.
Safiye Gülbin Çelik yazdı.. sen bir kukla degilsin
Sen sen ol, o mıknatıs gibi seni çeken kirli düşüncelerden uzaklaş!
KUKLA DEĞİLSİN!
Kukla olmak, sahnede oynanan bir oyunsa izleyicilere ders verir; çocukları güldürür, neşelendirir.
Peki ya siz, hayat sahnesinde bir kukla olursanız?
İşte o zaman bu durum düşündürür. Yeni limanlara doğru yelken açmaya davet eder. Artık dümeni elinize almanın vakti gelmiş de geçiyor olabilir...
Hayatta bazı insanlar vardır; tek dertleri başkalarını kötüleyip kendi egolarını beslemektir. Ne bir faydaları olur, ne kendilerine ne başkalarına. Başarını kıskanır, iyi hâline sevinemez, el uzatmazlar.
İster istemez sorarsın: "Neden böyleler?"
Cevabı derindir. İçlerindeki cevher, zehirli düşüncelerle pas tutmuştur. Bu pası silmek istemezler; çünkü kendi elleriyle işledikleri kir, kalplerini karartmıştır. Temizlenmeye ne güçleri yeter ne de niyetleri vardır.
Başkalarının mutluluğuna değil, acılarına odaklanırlar. İnsanların yaralarına basmaktan keyif alırlar. Yanlarındayken kendini huzursuz hissetmenin nedeni de budur.
Eğer saf, temiz bir ruh taşıyorsan başta niyetlerini anlamazsın. Ama benzer tavırlar tekrar ettikçe maskeleri düşer. Sözlerinde destek değil, eleştiri vardır. Ne yaparsan yap, hep bir kusur bulurlar. Devekuşu gibi kafalarını kuma gömer, kendilerini "bulunmaz Hint kumaşı" zannederler. Ama içleri boştur.
Unutma:
Meyve veren ağaç taşlanır.
Sen sen ol, o mıknatıs gibi seni çeken kirli düşüncelerden uzaklaş!
Uyanık ol. Onları nazikçe uyar. Kirli elleriyle beyninde dolaşmalarına izin verme!
Her koyun kendi bacağından asılır; onların davranışlarından sen sorumlu değilsin. Kendini haklı gör, yolunu belirle, seni aşağı çekmek isteyenlerden uzak dur!
Bunu daha iyi anlaman için Fadime ile Ayşe Teyze arasında geçen kısa bir diyalogu paylaşacağım:
---
Ayşe Teyze:
“Kızım Fadime, bizim komşunun senin bebeğinle aynı yaşta bir çocuğu var. Onunki daha toplu, seninki onun yanında cılız kalmış. Boyu da hiç uzamamış!”
Bu sözleri duyan Fadime, bir anne yüreğiyle sarsılır. Yüzü soluklaşır, içine kuşku düşer. Bebeğini doktora götürür. Doktor, her bebeğin gelişiminin farklı olduğunu ve çocuğun sağlıklı olduğunu söyler.
Eğer Fadime bu sözleri kafasına takan, hassas bir anne olsaydı; belki de ömür boyu kendini yiyip bitirecekti.
---
Hayatımızda konuştuğumuz kişiler çok önemlidir. Zehirli düşünceler, sizin mıknatısınıza yapışmasın. Mıknatısınız güzel sözleri, güzel insanları çeksin!
Şimdi Nasrettin Hoca’dan bir fıkra:
Günün birinde Hoca’yı pek sevmeyen bir komşusu yolunu keser:
“Hocam, senin için ‘evliya’ derler. Doğrusu pek inanamadım. Eğer kerametin varsa, benim dört ayaklı eşeğimi iki ayaklı yap da inanayım.”
Nasrettin Hoca sinirlenir:
“Be adam, ben eşeğinin ayaklarını dörtten ikiye indirebilir miyim bilmem ama sen konuşmaya devam edersen senin ayaklarını dörde çıkarabilirim!”
---
Söz, gönülden gönüle köprü kurar. Umut veren bir söz, yüreğe ilaç olur. Ama bazı sözler vardır ki seni karanlığa sürükler, varlığını söndürmek ister.
Bize düşen görev; özsaygımızı, özsevgimizi korumak, kendimizi bu tür insanların oyuncağı yapmamaktır. Kendi değerimizi bilmeli, iç dünyamıza sahip çıkmalı ve kendimize kocaman sarılmalıyız.
Unutma: Kukla değilsin!
Artık sen özgür bir ruhsun.
17,05,2025
Safiye Gülbin Çelik
Sen sen ol, o mıknatıs gibi seni çeken kirli düşüncelerden uzaklaş!
KUKLA DEĞİLSİN!
Kukla olmak, sahnede oynanan bir oyunsa izleyicilere ders verir; çocukları güldürür, neşelendirir.
Peki ya siz, hayat sahnesinde bir kukla olursanız?
İşte o zaman bu durum düşündürür. Yeni limanlara doğru yelken açmaya davet eder. Artık dümeni elinize almanın vakti gelmiş de geçiyor olabilir...
Hayatta bazı insanlar vardır; tek dertleri başkalarını kötüleyip kendi egolarını beslemektir. Ne bir faydaları olur, ne kendilerine ne başkalarına. Başarını kıskanır, iyi hâline sevinemez, el uzatmazlar.
İster istemez sorarsın: "Neden böyleler?"
Cevabı derindir. İçlerindeki cevher, zehirli düşüncelerle pas tutmuştur. Bu pası silmek istemezler; çünkü kendi elleriyle işledikleri kir, kalplerini karartmıştır. Temizlenmeye ne güçleri yeter ne de niyetleri vardır.
Başkalarının mutluluğuna değil, acılarına odaklanırlar. İnsanların yaralarına basmaktan keyif alırlar. Yanlarındayken kendini huzursuz hissetmenin nedeni de budur.
Eğer saf, temiz bir ruh taşıyorsan başta niyetlerini anlamazsın. Ama benzer tavırlar tekrar ettikçe maskeleri düşer. Sözlerinde destek değil, eleştiri vardır. Ne yaparsan yap, hep bir kusur bulurlar. Devekuşu gibi kafalarını kuma gömer, kendilerini "bulunmaz Hint kumaşı" zannederler. Ama içleri boştur.
Unutma:
Meyve veren ağaç taşlanır.
Sen sen ol, o mıknatıs gibi seni çeken kirli düşüncelerden uzaklaş!
Uyanık ol. Onları nazikçe uyar. Kirli elleriyle beyninde dolaşmalarına izin verme!
Her koyun kendi bacağından asılır; onların davranışlarından sen sorumlu değilsin. Kendini haklı gör, yolunu belirle, seni aşağı çekmek isteyenlerden uzak dur!
Bunu daha iyi anlaman için Fadime ile Ayşe Teyze arasında geçen kısa bir diyalogu paylaşacağım:
---
Ayşe Teyze:
“Kızım Fadime, bizim komşunun senin bebeğinle aynı yaşta bir çocuğu var. Onunki daha toplu, seninki onun yanında cılız kalmış. Boyu da hiç uzamamış!”
Bu sözleri duyan Fadime, bir anne yüreğiyle sarsılır. Yüzü soluklaşır, içine kuşku düşer. Bebeğini doktora götürür. Doktor, her bebeğin gelişiminin farklı olduğunu ve çocuğun sağlıklı olduğunu söyler.
Eğer Fadime bu sözleri kafasına takan, hassas bir anne olsaydı; belki de ömür boyu kendini yiyip bitirecekti.
---
Hayatımızda konuştuğumuz kişiler çok önemlidir. Zehirli düşünceler, sizin mıknatısınıza yapışmasın. Mıknatısınız güzel sözleri, güzel insanları çeksin!
Şimdi Nasrettin Hoca’dan bir fıkra:
Günün birinde Hoca’yı pek sevmeyen bir komşusu yolunu keser:
“Hocam, senin için ‘evliya’ derler. Doğrusu pek inanamadım. Eğer kerametin varsa, benim dört ayaklı eşeğimi iki ayaklı yap da inanayım.”
Nasrettin Hoca sinirlenir:
“Be adam, ben eşeğinin ayaklarını dörtten ikiye indirebilir miyim bilmem ama sen konuşmaya devam edersen senin ayaklarını dörde çıkarabilirim!”
---
Söz, gönülden gönüle köprü kurar. Umut veren bir söz, yüreğe ilaç olur. Ama bazı sözler vardır ki seni karanlığa sürükler, varlığını söndürmek ister.
Bize düşen görev; özsaygımızı, özsevgimizi korumak, kendimizi bu tür insanların oyuncağı yapmamaktır. Kendi değerimizi bilmeli, iç dünyamıza sahip çıkmalı ve kendimize kocaman sarılmalıyız.
Unutma: Kukla değilsin!
Artık sen özgür bir ruhsun.
17,05,2025
Safiye Gülbin Çelik
Ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.