Özgür KARAKAYA
Köşe Yazarı
Özgür KARAKAYA
 

YILMAYAN YAŞAM

“Yılmaz bana iki kanat taktı biri Umut diğeri Sürü”Tuncer Kurtiz Sinema oyuncusu, yönetmen, romancı ve öykü yazarı Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984 yılında aramızdan ayrıldı. 47 yıllık yaşantısının 11 yılını, hapishanelerde geçirdi. Koğuşturmalara maruz kaldı. Ancak O, toplumcu dünya görüşünden taviz vermedi. Yılmaz Güney, yaşamı boyunca ezilmişlerin yanında yer aldı. Yoksulluğu, sosyolojik bir mesele olarak görmekteydi. Yoksulluğa, ayrımcılığa dair verileri birinci elden toplamıştı. Eserlerinde 12 Eylül’ün esaslı bir eleştirisi, 1980 yılların çürümüşlüğü, sönen ocaklar, gecekondularda yaşanan ortaçağ manzaralarını görmek mümkündür. O, olaylara, sınıf bakış açısıyla yaklaşır, onları toplumcu dünya görüşünün süzgecinden geçirerek değerlendirir, çözümler sunar. Onun sanatsal yaratıcılığının temelinde bu yan vardır. Kültür ve sanat anlayışının temelinde diyalektik materyalizm olduğu görülür. Toplumun sürekli bir değişim ve dönüşüm içersinde bulunduğunu, sınıflararası mücadelenin bu değişimde belirleyici olduğuna ve değiştirmek için bilinçli mücadelenin gerekli olduğu düşüncesine sahiptir. Toplumun geçmişinde var olan kültür ve sanat birikiminde ileri olan yanlarını sahiplenerek, geri kalmış yanlarının karşısında yer alarak, sanatçının siyasal kişiliğinden koparılmayacağına inanır. Yılmaz Güney’in sinema dili çarpıcı, akılda kalıcıdır. Sinemacı olarak, yoksulluğu istismar etmeden nasıl anlatması gerektiğinin bilincindedir. O, sinemamızda 1950’li yılların sonlarında yönetmen yardımcısı olarak yer aldı. Kızılırmak, Karakoyun ve Hudutların Kanunu filmlerinde oyuncu yönüyle dikkat çekti. (1966-1967) 1968 yılından itibaren sinemamızda etkili bir role sahip oldu. O sene çektiği Seyit han, sonraki filmler ile önceki filmler arasında önemli bir basamaktı. Çünkü ilk toplumsal içerikli filmiydi. Bu tarihten itibaren halkımızın sosyal sorunlarını anlatmaya başladı. Seyit han, Umut filminin kapısını açtı. Yılmaz Güney, Umut filmiyle kimi toplumsal gerçeklikleri sinema sahnesine başarıyla taşımıştı. Umut filmi için de şöyle demişti: “İlk tavizsiz filmim.” Bir diğer özelliği de ilk sosyalist filmidir. Endişe, Zavallılar, Acı, Arkadaş toplumsal sorunları göstermekle beraber toplumsal sorunların sorgulandığı yapımlardı. Daha sonra; Sürü, Düşman, Yol filmleri, Zeki Ökten, Şerif Gören tarafından çekildi. Yol filmi, 1982 yılında Altın Palmiye Ödülü’ne layık görüldü. En son filmi Fransa’da çektiği Duvar’dır. Bu yapıtta hapishane koşullarını sinema perdesine taşıdı. Yazımızı Yılmaz Güney’in bir şiiriyle bağlayalım: Hayat Bize Mutlu Olma Şansı Vermedi Hayat bize mutlu olma şansı vermedi Biz kendimizden başka Herkesin üzüntüsünü Üzüntümüz, Acısını acımız yaptık. Çünkü Dünya′nın öbür ucunda, Hiç tanımadığımız bir insanın Gözyaşı bile içimizi parçaladı... Kedilere ağladık Kuşların yasını tuttuk. Yüreğimizin yufkalığı Kimi zaman hayat karşısında Bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir İnsanın insana yanması Sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep Üzüldüm, hep yandım.. Yaşamak ne güzeldir be sevgili Sevinerek, severek, sevilerek, Düşünerek... Ve o vazgeçilmez sancılarını.
Ekleme Tarihi: 08 Mayıs 2021 - Cumartesi

YILMAYAN YAŞAM

“Yılmaz bana iki kanat taktı biri Umut diğeri Sürü”Tuncer Kurtiz

Sinema oyuncusu, yönetmen, romancı ve öykü yazarı Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984 yılında aramızdan ayrıldı. 47 yıllık yaşantısının 11 yılını, hapishanelerde geçirdi. Koğuşturmalara maruz kaldı. Ancak O, toplumcu dünya görüşünden taviz vermedi.

Yılmaz Güney, yaşamı boyunca ezilmişlerin yanında yer aldı. Yoksulluğu, sosyolojik bir mesele olarak görmekteydi. Yoksulluğa, ayrımcılığa dair verileri birinci elden toplamıştı. Eserlerinde 12 Eylül’ün esaslı bir eleştirisi, 1980 yılların çürümüşlüğü, sönen ocaklar, gecekondularda yaşanan ortaçağ manzaralarını görmek mümkündür. O, olaylara, sınıf bakış açısıyla yaklaşır, onları toplumcu dünya görüşünün süzgecinden geçirerek değerlendirir, çözümler sunar. Onun sanatsal yaratıcılığının temelinde bu yan vardır.

Kültür ve sanat anlayışının temelinde diyalektik materyalizm olduğu görülür. Toplumun sürekli bir değişim ve dönüşüm içersinde bulunduğunu, sınıflararası mücadelenin bu değişimde belirleyici olduğuna ve değiştirmek için bilinçli mücadelenin gerekli olduğu düşüncesine sahiptir. Toplumun geçmişinde var olan kültür ve sanat birikiminde ileri olan yanlarını sahiplenerek, geri kalmış yanlarının karşısında yer alarak, sanatçının siyasal kişiliğinden koparılmayacağına inanır.

Yılmaz Güney’in sinema dili çarpıcı, akılda kalıcıdır. Sinemacı olarak, yoksulluğu istismar etmeden nasıl anlatması gerektiğinin bilincindedir. O, sinemamızda 1950’li yılların sonlarında yönetmen yardımcısı olarak yer aldı. Kızılırmak, Karakoyun ve Hudutların Kanunu filmlerinde oyuncu yönüyle dikkat çekti. (1966-1967) 1968 yılından itibaren sinemamızda etkili bir role sahip oldu. O sene çektiği Seyit han, sonraki filmler ile önceki filmler arasında önemli bir basamaktı. Çünkü ilk toplumsal içerikli filmiydi. Bu tarihten itibaren halkımızın sosyal sorunlarını anlatmaya başladı.

Seyit han, Umut filminin kapısını açtı. Yılmaz Güney, Umut filmiyle kimi toplumsal gerçeklikleri sinema sahnesine başarıyla taşımıştı. Umut filmi için de şöyle demişti: “İlk tavizsiz filmim.” Bir diğer özelliği de ilk sosyalist filmidir. Endişe, Zavallılar, Acı, Arkadaş toplumsal sorunları göstermekle beraber toplumsal sorunların sorgulandığı yapımlardı.

Daha sonra; Sürü, Düşman, Yol filmleri, Zeki Ökten, Şerif Gören tarafından çekildi. Yol filmi, 1982 yılında Altın Palmiye Ödülü’ne layık görüldü. En son filmi Fransa’da çektiği Duvar’dır. Bu yapıtta hapishane koşullarını sinema perdesine taşıdı.

Yazımızı Yılmaz Güney’in bir şiiriyle bağlayalım:

Hayat Bize Mutlu Olma Şansı Vermedi

Hayat bize mutlu olma şansı vermedi

Biz kendimizden başka

Herkesin üzüntüsünü

Üzüntümüz,

Acısını acımız yaptık.

Çünkü Dünya′nın öbür ucunda,

Hiç tanımadığımız bir insanın

Gözyaşı bile içimizi parçaladı...

Kedilere ağladık

Kuşların yasını tuttuk.

Yüreğimizin yufkalığı

Kimi zaman hayat karşısında

Bizi zayıf yaptı.

Aslında ne güzel şeydir

İnsanın insana yanması

Sevgili...

Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülmek ve çare aramak.

Ben bütün hayatımda hep

Üzüldüm, hep yandım..

Yaşamak ne güzeldir be sevgili

Sevinerek, severek, sevilerek,

Düşünerek...

Ve o vazgeçilmez sancılarını.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

11
Mayıs
28
Nisan
11
Nisan
19
Mart
08
Mart
22
Ocak
07
Ocak
05
Aralık
01
Aralık
24
Kasım
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.