Özgür KARAKAYA
Köşe Yazarı
Özgür KARAKAYA
 

SANAT GÖRÜŞÜ-SANAT

Karanlık dönemlerde peki, Şarkı da söylenecek mi? -Elbette şarkılar da söylenecek Belgeleyen karanlık dönemleri. Şiir: Bertolt Brecht Sanat, anlamlı biçimlerin bağımsız bir şekilde yaratılmasıyla ortaya çıkmaktadır. En temelde var olan bir gerçeğin ya da gerçekliklerin kişisel veya toplumsal olarak belirli teknik veya disiplinli bir biçimde dışa vurularak ifade edildiği bir olgudur. I.Kant, “sanatın kendi dışında hiçbir amacı yoktur. Onun tek amacı kendisidir. Güzel sanatı ancak deha yaratabilir. Kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır” diyor. L.Tolstoy da "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştır" derken A.Camus ise sanat için “Dünya aydınlık olsaydı sanat olmazdı” demektedir. K.Marx “yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır” diye belirtirken M.Kemal de “sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuştur” diyerek sanata verdikleri önemi dile getirmektedir. Sanat, dünyanın temsili, onun algılanması ve duyulması yolunda, devamlı yeni biçimler önerir. Tüm algılama organlarımızı, hislerimizi ve düşüncemizi eğiterek geliştirir. Doğal dünyayı algılayışımız sanattan gelir. Bu bağlamda doğaya bir anlam vererek algılamayı da sanat öğretir diyebiliriz. Yaşamı insancıl kılan, insanlar arasında iletişim sağlayan bir olgudur sanat… İnsana, insan olduğunu hatırlatma aracıdır. Ona aşina olma insanlığın bütün biçimlerine duyarlılığı beraberinde getirir. İnsanı zamanın tutsaklığından ve hayatın dar kalıplarından kurtararak enteresan bir yolculuğa çıkartır. Sanat fedakârlığın ve gerçek dünya tarihinin bir parçasıdır. Zamanın süzgecinden geçerek insanın kullanabileceği özgür ortamlar yaratır. Toplumdaki ahlakı kaygı edinmeyerek tersine ahlakın reddettiği ve toplumun bastırdığı duyguları, düşleri saygın şekilde sunar. Yaratıcılık ve düş gücüyle birlikte farklı algılanabilme özelliğidir sanat. Değişik yorumlara açık olabilmektir. Sezginin ve anlatımın birlikteliğinin yanında; bazı düşünce, amaç ya da olayları, beceri ve düş gücünü kullanarak ifade eder. İnsanlara özgü yaratıcı bir süreçtir. İnsan özgürlüğünün hakkını arar; bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, zamana yenik düşmez. Sanat, kanat çırpışından serçenin yüreğini hissetmek, Pir Sultan Abdal’ın deyişiyle demirin üstündeki karınca izini karanlıkta görebilmektir. Daha önce kimsenin söylemediğini söylemek; herkesin söylediğini daha önce hiç söylenmemiş bir şekilde sunabilmektir. İnsanı kültürel yönden zenginleştirmekle beraber olasılıkların çokluk ve çeşitliliği, yaşamın anlam kazanmasında, insanın kendisini ve içinde bulunduğu evreni tanımaya çalışmasında yol gösterir. Sanat ve yaşam iç içe olduğundan birbirinden ayrılmazlar. Sanatın diğer bir yönü de var olana karşı tepkisini, tutarlı bir bütünlük içerisinde somutlaştırarak, insanın iç ve dış dünyası arasında bir denge kurulmasını sağlayarak, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunların aşılmasında katkı sağlamaktır. Sanat, sorgulayıcı olup yapıcı eleştiriyi sağlar. Bu da aydınlığa giden yolda duymayan insanların kulağı görmeyen insanların gözü olur. Egemen olan anlayış sanatı geri plana atarak kendine ait bir kültürü dayatmaktadır... Bunun sonucu olarak toplumda düşünmek engellenmiş olur. Tabii ki düşünmeyen, sorgulamayan toplumu yönetmek çok çok kolaydır. Sanatı hor gören başka bir uygulama da, en çok heykel ve resim dallarında görülmektedir. Bu görüşün uzantısı olarak parklardan heykeller kaldırılmakta, resimler müstehcenlik suçlamasıyla kapatılmaktadır. Ayrıca bale ve tiyatro gibi sanatlar da bu dar görüşlü anlayıştan nasibini almaktadırlar. Seçkin bir sanat eseri ortaya çıkarabilmek yüksek yetenek gerektirir. Gerçekten de Beethoven’in “Ay Işığı” sonatında olduğu gibi kör bir kız çocuğuna müzikle ay ışığını anlatabilmek ayrı bir yetenek ister. Pablo Picasso da “Guernica”sı ile savaş acısını ölümsüzleştirmiştir. Nazım Hikmet “Kız Çocuğu” şiiriyle Hiroşima’ya atılan bombanın dehşetini insan kalbinin derinliklerine işlemiştir. Ünlü şairimiz, zekâsı ve sezgileriyle çağının önünde gitmiştir. Toplumun acılarıyla sevinçlerini en önce sanatçı yaşar. Eserleriyle toplumsal sorun ve çıkmazları ortaya koyarak insanlarla paylaşan sanatçılar, toplumun düşünmesine, olayları sorgulamasına ve daha iyiye, güzele ulaşabilmek için çareler bulmalarına katkı sunarlar. Denizlerin dalgası, yaşamın sevdasıdır sanat.
Ekleme Tarihi: 03 Mayıs 2021 - Pazartesi

SANAT GÖRÜŞÜ-SANAT

Karanlık dönemlerde peki,

Şarkı da söylenecek mi?

-Elbette şarkılar da söylenecek

Belgeleyen karanlık dönemleri.

Şiir: Bertolt Brecht

Sanat, anlamlı biçimlerin bağımsız bir şekilde yaratılmasıyla ortaya çıkmaktadır. En temelde var olan bir gerçeğin ya da gerçekliklerin kişisel veya toplumsal olarak belirli teknik veya disiplinli bir biçimde dışa vurularak ifade edildiği bir olgudur.

I.Kant, “sanatın kendi dışında hiçbir amacı yoktur. Onun tek amacı kendisidir. Güzel sanatı ancak deha yaratabilir. Kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır” diyor. L.Tolstoy da "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştır" derken A.Camus ise sanat için “Dünya aydınlık olsaydı sanat olmazdı” demektedir. K.Marx “yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır” diye belirtirken M.Kemal de “sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuştur” diyerek sanata verdikleri önemi dile getirmektedir.

Sanat, dünyanın temsili, onun algılanması ve duyulması yolunda, devamlı yeni biçimler önerir. Tüm algılama organlarımızı, hislerimizi ve düşüncemizi eğiterek geliştirir. Doğal dünyayı algılayışımız sanattan gelir. Bu bağlamda doğaya bir anlam vererek algılamayı da sanat öğretir diyebiliriz.

Yaşamı insancıl kılan, insanlar arasında iletişim sağlayan bir olgudur sanat…

İnsana, insan olduğunu hatırlatma aracıdır. Ona aşina olma insanlığın bütün biçimlerine duyarlılığı beraberinde getirir. İnsanı zamanın tutsaklığından ve hayatın dar kalıplarından kurtararak enteresan bir yolculuğa çıkartır.

Sanat fedakârlığın ve gerçek dünya tarihinin bir parçasıdır. Zamanın süzgecinden geçerek insanın kullanabileceği özgür ortamlar yaratır. Toplumdaki ahlakı kaygı edinmeyerek tersine ahlakın reddettiği ve toplumun bastırdığı duyguları, düşleri saygın şekilde sunar.

Yaratıcılık ve düş gücüyle birlikte farklı algılanabilme özelliğidir sanat. Değişik yorumlara açık olabilmektir. Sezginin ve anlatımın birlikteliğinin yanında; bazı düşünce, amaç ya da olayları, beceri ve düş gücünü kullanarak ifade eder. İnsanlara özgü yaratıcı bir süreçtir. İnsan özgürlüğünün hakkını arar; bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, zamana yenik düşmez.

Sanat, kanat çırpışından serçenin yüreğini hissetmek, Pir Sultan Abdal’ın deyişiyle demirin üstündeki karınca izini karanlıkta görebilmektir. Daha önce kimsenin söylemediğini söylemek; herkesin söylediğini daha önce hiç söylenmemiş bir şekilde sunabilmektir. İnsanı kültürel yönden zenginleştirmekle beraber olasılıkların çokluk ve çeşitliliği, yaşamın anlam kazanmasında, insanın kendisini ve içinde bulunduğu evreni tanımaya çalışmasında yol gösterir.

Sanat ve yaşam iç içe olduğundan birbirinden ayrılmazlar. Sanatın diğer bir yönü de var olana karşı tepkisini, tutarlı bir bütünlük içerisinde somutlaştırarak, insanın iç ve dış dünyası arasında bir denge kurulmasını sağlayarak, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunların aşılmasında katkı sağlamaktır. Sanat, sorgulayıcı olup yapıcı eleştiriyi sağlar. Bu da aydınlığa giden yolda duymayan insanların kulağı görmeyen insanların gözü olur.

Egemen olan anlayış sanatı geri plana atarak kendine ait bir kültürü dayatmaktadır... Bunun sonucu olarak toplumda düşünmek engellenmiş olur. Tabii ki düşünmeyen, sorgulamayan toplumu yönetmek çok çok kolaydır. Sanatı hor gören başka bir uygulama da, en çok heykel ve resim dallarında görülmektedir. Bu görüşün uzantısı olarak parklardan heykeller kaldırılmakta, resimler müstehcenlik suçlamasıyla kapatılmaktadır. Ayrıca bale ve tiyatro gibi sanatlar da bu dar görüşlü anlayıştan nasibini almaktadırlar.

Seçkin bir sanat eseri ortaya çıkarabilmek yüksek yetenek gerektirir. Gerçekten de Beethoven’in “Ay Işığı” sonatında olduğu gibi kör bir kız çocuğuna müzikle ay ışığını anlatabilmek ayrı bir yetenek ister. Pablo Picasso da “Guernica”sı ile savaş acısını ölümsüzleştirmiştir. Nazım Hikmet “Kız Çocuğu” şiiriyle Hiroşima’ya atılan bombanın dehşetini insan kalbinin derinliklerine işlemiştir. Ünlü şairimiz, zekâsı ve sezgileriyle çağının önünde gitmiştir. Toplumun acılarıyla sevinçlerini en önce sanatçı yaşar.

Eserleriyle toplumsal sorun ve çıkmazları ortaya koyarak insanlarla paylaşan sanatçılar, toplumun düşünmesine, olayları sorgulamasına ve daha iyiye, güzele ulaşabilmek için çareler bulmalarına katkı sunarlar. Denizlerin dalgası, yaşamın sevdasıdır sanat.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

11
Mayıs
28
Nisan
11
Nisan
19
Mart
08
Mart
22
Ocak
07
Ocak
05
Aralık
01
Aralık
24
Kasım
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.