Hayat üç günlük…
Dünya bir han misali; gelen çok, kalan yok. Buna rağmen bazı insanlar, hiç ölmeyecekmiş gibi kibirle yürür, hatasını görmez, özür dilemez, yapılan iyiliğe teşekkür etmeyi dahi çok görür. Oysa bu hâl, insanı büyütmez, küçültür; yüceltmez, alçaltır. Kibir, insan ruhunun en ağır hastalığıdır. Burnu Kaf Dağı’nda gezenin ayakları toprağa basmaz; insanlığı yerlerde sürünür. Güç, makam, mal, mülk insana bir değer katıyor gibi görünse de, aslında hepsi fânidir. Bugün senin olan yarın başkasınındır.,
Mevlânâ ne güzel söylemiştir: “Kibir, gönül evinin kapısına çekilen kara perdedir; tevazu ise hakikate açılan ışıktır.”
Yunus Emre ise bize öğüt verir: “Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.”
Gerçek büyüklük, özür dilemesini bilmekte; şükretmekte ve teşekkür edebilmekte gizlidir. Bunlar, insanı insan yapan en mütevazı ama en yüce erdemlerdir. Ey insan! Kibirle yürüyen, aslında ateşe doğru yürür. Tevazu ile yürüyen, cennete doğru yol alır. Şükreden, teşekkür eden, özür dilemeyi bilen gönüller; hem bu dünyada huzura kavuşur hem de ebediyet yolunda aziz kılınır. Unutma; bu fani dünyada kibirle başını göklere kaldıran, bir gün boynunu toprağa eğmek zorunda kalacaktır.
Mustafa ŞİMŞEK