İnsan bazen kalabalıkların ortasında en büyük yalnızlığı yaşar. Gürültünün ortasında yüreği sağır eden bir sessizlik vardır; kimse duymasa da içimizden yükselen bir çığlık yankılanır: *“Ben buradayım… gör beni, anla beni.”* Hayat, kervanı çoktan yola çıkmış bir göçtür. Bizse bavulunu aceleyle hazırlamış yolcular…
Yanımıza aldıklarımız aslında hiçbir zaman yetmez; çünkü yolun ortasında fark ederiz ki en ağır yük, sırtımızda taşıdığımız pişmanlıklardır. Birinin gönlünü almayı ertelediğimizde, affetmek için geç kaldığımızda, veda etmeden arkamızda bıraktıklarımızda… Bugün göz göze geldiğimiz dostlarımız, yarın belki de sadece bir hatıranın tozlu sayfasında kalacak. O yüzden diyor Yunus: *“Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”* Ama biz, sevgiyi ertelemekte ustayız. Bir selamı, bir tebessümü bile yarına bırakıyoruz.
Oysa yarın dediğimiz şey, hiç doğmayacak bir güne ait olabilir. Toplum olarak da aynı hatayı işlemiyor muyuz? Birbirimizi anlamak yerine yargılamayı seçiyoruz. Hakikati aramak yerine menfaati kucaklıyoruz. Vefa kelimesini çoktan sözlüklerden çıkardık; dostluk, menfaatin gölgesinde öksüz kaldı. Mevlânâ ne güzel söyler: *“Nice insanlar gördüm, üstünde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.” Ve işte tam burada Necip Fazıl’ın o çarpıcı feryadı kulaklarımıza çalınır: *“Siz, hayat süren leşler… Sizi kim diriltecek?”* Şimdi dönüp kendimize soralım: Biz gerçekten yaşayan birer insan mıyız, yoksa kalabalıklar içinde kaybolmuş siluetler miyiz? Kur’an bize buyuruyor: *“Her nefis ölümü tadacaktır.”* (Âl-i İmrân, 185) Ölümün bu kadar kesin olduğu bir hayatta, biz hâlâ gururla, kibirle, hırsla savaşıyoruz. Oysa mezar taşlarında unvan yazmaz, sadece isim ve iki tarih: doğum ve ölüm. İşte bütün hikâye o iki tarih arasındaki kısa çizgide saklıdır. Sevmedikçe, affetmedikçe, merhamet etmedikçe, içimizdeki çizgi kupkuru kalır. Ve bir gün bizden geriye kalan sadece soğuk bir mermer olur. Belki de bu yüzden kalemim titriyor, cümlelerim ağırlaşıyor. Çünkü bilirim ki; en güzel yazılar gözyaşının mürekkebiyle yazılır.
Ey okuyan dost!
Eğer bugün birine kırgınsan, ara onu. Eğer gönlünü kırdıysan, onar onu. Eğer sevgini söylemediysen, haykır onu.Çünkü yarın çok geç olabilir. Unutma, biz yolcuyuz.
Yol biter, kervan kalkar, geriye sadece izler kalır. Ve o izlerin adı ya vefa olur ya da hüsran…